Suna ŞANSAL
Hukuk Fakültesi Öğrencisi
1. GİRİŞ
Evlenme ile birlikle eşler arasında evlilik birliği kurulur, boşanma ile evlilik birliği sona erer. Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 167 uyarınca, boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma dilerse ayrılık isteyebilir.
Eşler arasında devam eden boşanma davası süresince eşlerin müşterek çocuklarının bakımına özen gösterme yükümlülükleri devam ettiği gibi bu makalemizde de sadakat yükümlüğünün ne olduğu ve bu yükümlülüğün boşanma davası süresince devam edip etmeyeceği üzerinde durulacaktır.
2. SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ NEDİR?
Eşlerin evlilik birliği içerisindeki hak ve yükümlülükleri Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi ve devamında düzenlenmektedir. Sadakat yükümlülüğü de bu yükümlülükler arasındadır. Bu yükümlülüğe göre eşler, evlilik birliği boyunca birbirlerine sadık kalmak zorundadırlar. Sadakat yükümlülüğü, hem eşler hem de çocuklar açısından sağlıklı bir aile ortamının oluşabilmesi için hukuk düzenince eşlere getirilmiş bir yükümlülüktür. Yaygın kanaatin aksine sadakat yükümlülüğü sadece, bir eşin üçüncü bir kişiyle duygusal veya fiziksel bir yakınlık yaşaması değildir. Sadakatin; sosyal ve ekonomik yükümlülükleri yerine getirmek, eşe yönelik duygusal ve fiziksel bağlılığı sürdürmek gibi geniş görünümleri mevcuttur. Örneğin eşlerden birinin ailevi bir sırrı ifşa etmesi, eşine şiddet uygulaması da sadakat yükümlülüğüne aykırılık olarak değerlendirilmektedir
Ek olarak, cinsel sadakat yükümlülüğü de toplumda çok dar yorumlanabilmektedir ancak Yargıtay, cinsel sadakat yükümlülüğünü incelerken bu yükümlülüğü sadece eşlerden birinin bir başkasıyla fiziksel bir yakınlaşmaya girmesi kapsamında değerlendirmeyerek, güven sarsıcı hareketleri de göz önünde bulundurmuştur. Örneğin duruma göre, eşlerden birinin eşi dışındaki biriyle el ele tutuşması dahi cinsel sadakat yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilmektedir.
Bahsi geçen sadakat yükümlülüklerinin ihlal edilmiş sayılabilmesi için yükümlülüğe aykırı davranan eşin kusurlu olması gerekmektedir. Kusur, hafif bir kusur olabileceği gibi ağır bir kusur da olabilir. Örneğin eşlerden birinin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmesi ağır bir kusurken, sır saklama yükümlülüğünün ihlali hafif kusur olarak değerlendirilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki her değerlendirme somut olay özelinde yapılmaktadır, örneğin sır saklama yükümlülüğünün ihlali olayın niteliğine göre ağır kusur olarak da kabul edilebilir.
Kusurun yüklenemeyeceği durumlarda ve hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı halinde ise sadakat yükümlülüğü ihlal edilmiş olmaz. Eşlerden birinin rızası hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilebilir, ancak yine de her somut olaya göre ayrı değerlendirme yapılmalıdır.
Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak hareket etmesi sonucu evlilik birliğinin sona ermesi durumunda TMK 174. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Ancak tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden eşin kusursuz veya diğer eşe nazaran daha az kusurlu olması ve uğradığı zararla boşanma arasındaki illiyet bağını da ispat etmesi gerekmektedir. Ek olarak kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere, sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak nitelendirilen davranışın tazminat talebinde bulunan eşin kişilik haklarına saldırı mahiyetinde bir davranış olması gerekmektedir. Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışın aynı zamanda borçlar hukuku bağlamında haksız fiil teşkil etmesi halinde, boşanma davası sırasında TMK’nın 174. maddesine dayanılarak manevi tazminat talebinde bulunulmamış olsa dahi dava sonrasında Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesine dayanılarak manevi tazminat talep edilebilmektedir.
3. BOŞANMA DAVASI SÜRESİNCE SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş olan boşanma sebeplerinin varlığı halinde eşler anlaşmalı veya çekişmeli olarak açılan boşanma davasıyla evliliklerini sona erdirebilirler. Sosyal yaşantıda bazı eşlerin, anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası açıldıktan sonra kendilerini “boşanmış” gibi hissederek sadakat yükümlülüğünün de sona erdiğini düşündükleri ve bu doğrultuda davranışlar sergilemeye başladıkları görülmektedir.
Ancak yukarıda yer alan sadakat yükümlülüğüne dair açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, evlilik birliğinin kurulmasıyla eşlere yüklenen sadakat yükümlülüğü evlilik sona erinceye kadar devam etmektedir. Bu yükümlülüğün her iki eş açısından sona ermesi için evlilik birliğinin de sona ermesi gerekmektedir. Bu nedenle, boşanma davasının açılması evlilik birliğini sona erdirmeyeceği için dava devam ederken boşanma kararı kesinleşinceye kadar eşler, sadakat yükümlülüğüne uygun davranmak zorundadırlar.
Yargıtay’ın da bu doğrultuda verdiği birçok karar mevcuttur. Örneğin, Hukuk Genel Kurulu 2006/2-778 sayılı ve 2008/2-698-711 sayılı kararlarında “…boşanma davasının açılmasından sonra gerçekleşen bir kısım olayların, somut olayın özelliğine göre dava sonucunu etkileyebileceğine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185/3.maddesinde yer alan sadakat yükümlülüğünün de boşanma kararı verilip kesinleşinceye kadar devam edeceğine…” ilişkin açıklamaya yer vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 15.9.2015 tarihli, E. 2015/1895, K. 2015/15882 sayılı bir başka kararında “…Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK.md. 185/3). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün kalktığına ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların yeni bir dava konusu yapılamayacağına ilişkin bugüne kadar alınmış hiçbir Yargıtay kararı da bulunmamakladır…” diyerek boşanma kararı kesinleşinceye kadar sadakat yükümlülüğünün devam ettiğine yönelik hüküm kurmuştur.
4. YANLIŞ YORUMLANAN BİR YARGITAY KARARI HAKKINDA DEĞERLENDİRME
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, sadakat yükümlülüğü hakkındaki E. 2014/20330, K. 2015/9692 sayılı kararının bazı mecralarda yanlış yorumlandığı ve “Yargıtay’ın içtihat değişikliğine giderek boşanma davası süresince sadakat yükümlülüğünün devam etmediğine yönelik hüküm kurduğu” öne sürülmektedir. Oysaki içtihat doğru yorumlandığında kararın, boşanma davasının açıldığı tarihten sonra eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda eyleme yönelik kusur incelemesi yapılamayacağına ve buna ilişkin hüküm kurulamayacağına yönelik olduğu görülmektedir.
Diğer bir deyişle, boşanma davasının açılmasının ardından eşlerin sadakat yükümlülüğü sona ermez ancak bu yükümlülüğe aykırı olan eylemleri ancak yeni bir davaya konu olabilir. Örneğin boşanma davası süresince aldatma vakasına maruz kalan eş, yeni bir boşanma davası açarak mevcut boşanma davasının yeni açtığı boşanma davası ile birleştirilmesini talep ederek boşanma davası süresince meydana gelen sadakat yükümlülüğüne aykırılığa ilişkin de hüküm kurdurabilir.
Yargıtay, yanlış yorumlanan kararında Türk Medeni Kanunu anlamında bir sadakat yükümlülüğü tartışması yapmaktan ziyade, Hukuk Muhakemeleri Kanunu anlamında, sadakat yükümlülüğü ihlâlinin ne şekilde ileri sürüleceğini tartışmakta ve bu hususta bir hüküm oluşturmaktadır. Kanaatimizce “Yargıtay içtihat değiştirdi” minvalindeki yorumlar, kararın yanlış değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim, anılan karar tarihinden sonra da Yargıtay istikrarlı içtihatlarını sürdürmüş ve boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünün de devam ettiği yönünde kararlar oluşturmuştur.
5. SONUÇ
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi uyarınca, eşler birbirlerine sadık kalmak zorundadırlar. Sadakatin sadece cinsel açıdan değil sosyal, duygusal, ekonomik, fiziksel vb. yönden de sağlanması gerekmektedir. Eşlerin bu yükümlülüğü ancak evlilik birliğinin sona ermesiyle yani boşanma kararının kesinleşmesi ile ortadan kalkar. Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere, boşanma davasının açılmış olması bu yükümlülüğünün sona ermesi anlamına gelemez. Bu nedenle boşanma davası süresince eşlerin sadakat yükümlülüğü devam edecektir. Davanın sonuçlanıp boşanmanın kesinleşmesi halinde eşlerin sadakat yükümlülüğü de kendiliğinden kalkacaktır.
KAYNAKÇA
Emel BADUR, Gamze TURAN BAŞARA (2016). AİLE HUKUKUNDA SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ VE İHLALİNDEN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ. Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi.
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Otto Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.