I. GİRİŞ ve KAPSAM
Hukukumuzda ispat faaliyetinin amacı, taraflarca iddia edilen talebin gerçekliği konusunda yargılama sırasında davaya bakan hakimde somut uyuşmazlığın varlığına ilişkin kanaat uyandırmaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m.187 uyarınca ispatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalardır. Söz konusu vakıaların ispatı için ise hukukumuzda serbest delil sistemi yani ispat aracı olabilecek her şey delil olarak kabul edilmiştir. Kural delil serbestisi olmakla birlikte bazı durumların ispatında kullanılacak kesin deliller vardır ki somut uyuşmazlık bununla ispat edilmelidir.
Hukukumuzda hem kesin delillere hem de takdiri delillere yer verilmiştir. Kesin deliller, hükümlerini ve sonuçlarını kanunun belirlediği ve hakimin bağlı olup takdir yetkisini kullanamadığı; takdiri deliller ise hükümlerini ve koşullarını kanunun belirlemediği ve hakime ilgili delilin somut uyuşmazlığı tespitinde yeterli olup olmadığı takdirinin bırakılmış olduğu delillerdir. Hukukumuzdaki kesin deliller senet, yemin ve kesin hükümdür. Takdiri deliller ise ispat aracı niteliğindeki şeyler dışında tanık, bilirkişi ve keşiftir.
Kesin delillerden biri olan senet irade beyanını somut bir biçimde yansıtan yazılı bir belgedir ve 6100 sayılı HMK m.200 uyarınca belli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemlerin ispatının senet ile yapılması zorunludur. Bu sebeple belli bir parasal sınırın üstünde kalan hukuki işlemin varlığı senetle ispat edilemezse diğer delillerin de bir önemi bulunmamakta olup mahkeme kararını bu doğrultuda vermek zorundadır. Çünkü senet hukukumuzda kesin delildir.
Kural böyle olmakla birlikte kanun senetle ispat edilmesi gerektiği halde belli durumların varlığında senetle ispat kuralının istisnalarını da düzenlemiştir ki bunlardan biri de m.203/1-a uyarınca yakın hısımlar arasındaki manevi imkansızlık nedeniyle tanık deliline de dayanılabilmesidir. Böyle bir durumda senetle ispat artık zorunlu olmaktan çıkacak ve tarafların getirdikleri tanıklar da dinlenebilecektir.
II. SENETLE İSPAT ZORUNLULUĞU
HMK m.200 uyarınca belli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemler, senetle ispat edilmek zorundadır. Bunun yanında HMK m.201 gereği miktar ve değerine bakılmaksızın senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen iddialar da yine senetle ispat edilmelidir. Parasal sınır 2017 yılı için 2.590 TL üzeri; 2018 yılı için 2.960 TL üzeri; 2019 yılı için 3.660 TL üzeri; 2020 yılı için 4.480 TL üzeri ve 2021 yılı için 4.880 TL üzeridir. Burada dikkat edilmesi gereken husus parasal sınırlarda hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar ve değer esas alınacaktır. İlgili davanın açıldığı zamanki oran olmadığını belirtmek gerekir.
III. YAKIN AKRABALAR ARASI HUKUKİ İŞLEMLERDE SENETLE İSPAT ZORUNLULUĞUNUN İSTİSNASI: TANIKLA İSPAT
Senet alınmasının imkansız olduğu hallerde kanun koyucu senetle ispat zorunluluğuna istisnalar getirmiştir. Bahsedildiği gibi belli bir miktar üzerindeki hukuki işlemlerin ispatında senetle ispat zorunlu ise de bazı hallerde senet alınmasının imkansız olması sebei ile miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla da ispat mümkün olacaktır. Kanun koyucu istisnalardan birini de yakın akrabalar arasındaki manevi imkansızlık olarak belirtmiştir.
“Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları
MADDE 203-
(1) Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.(…)”
İlgili kanun maddesi incelendiğinde altsoy, üstsoy, eşler, kayınbaba ile gelin ve damat arasındaki hukuki işlemlerin miktarı bahsedilen parasal sınıra takılmadan tanıkla da ispat edilebilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. Birincisi maddede sayılan akrabalık ilişkileri sınırlı olup bu türden bir akrabalık ilişkisi bulunmayanlar arasındaki parasal sınırın üstünde olan hukuki işlemlerin yine senetle ispatının zorunlu olmasıdır. İkincisi ise tanık delilinin takdiri deliller arasında yer alması yani hakimin serbestçe takdir etme yetkisi bulunması sebebiyle senet gibi güçlü bir ispat aracı olmayacak olmasıdır.
Aşağıda HMK m.203/1-a hükmü gereği belli dereceden akrabalık ilişkileri bulunanlar arasında yapılan hukuki işlemlerin ispatında tanıkla da ispatın mümkün olduğuna ilişkin birbirini doğrulayan Yargıtay kararları eklenmiştir.
Yargıtay 13. HD 2018/2397 E. , 2020/325 K. Sayılı ve 20.1.2020 Tarihli İlamında;
(…) Dosyanın incelenmesinde; sunulan nüfus kayıt örneklerine göre, davacı K1 ile davalı K5’in kardeş oldukları görülmektedir. Bu durumda, dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 203. maddesinin a bendine göre “Ancak altsoy, üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana, gelin ve damat arasındaki işlemler için tanık dinlenebilir.” hükmü gereği, davacı K1 ile davalı K5 yönünden kardeş oldukları gerekçesiyle diğerlerinden ayrılarak tanıkla ispatının mümkün olduğuna, diğer taraflar yönünden ise tanıkla ispatı mümkün olmadığından yemin delilinin de hatırlatarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.(…) şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay 2. HD 2019/1074 E., 2019/4491 K. Sayılı ve 11.4.2019 Tarihli İlamında;
“(…) Hemen belirtmek gerekir ki, senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.203’de belirtilmiştir. Ne var ki, kural böyle olmakla birlikte Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203. maddesinde yazılı yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebileceği kabul edilmiştir. Anılan maddede yazılı yakın akrabalar arasında senet (yazılı belge) alınmasındaki manevi imkansızlık kanunla varsayılmış ve böyle bir istisnai düzenlemeye gerek görülmüştür. Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebilmesi için miktar ve değer bakımından bir sınırlandırma getirilmediği gibi, manevi imkansızlığın da ayrıca iddia ve ispat edilmesine de gerek yoktur.(…)” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay 13. HD 2016/10888 E., 2018/7045 K. Sayılı ve 21.6.2018 Tarihli İlamında ise;
“(…) Dava konusu edilen 24.500… nı emanet olarak kendisine teslim ettiğini, gönderilen paranın alınan taşınmaz ile ilgisi bulunmadığını, davacıların gönderdiği paraya ilişkin dekontta herhangi bir açıklama yapılmadığını, bu miktara ev alınamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir. (…) Her ne kadar mahkemece, bozma ilamına uyularak, davacı Hatice Demirhas yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, ispat yükü kendisinde olan davacının delilleri değerlendirilmemiş, bozma gereği yerine getirilmemiştir. Bozmaya uyulmakla, bozma ilamında belirtilen hususlar eksiksiz ve harfiyen yerine getirilmek zorundadır. Davacı Hatice Demishas ile davalının gelin kaynana olduğu ve 6100 sayılı HMK.’nun 203/1-a maddesi gereğince somut olayda tanık da dinlenebileceği göz önünde bulundurularak bozma ilamında da belirtilediği şekilde davacı Hatice Demirhas tarafından gönderilen paranın taşınmaz alımına ilişkin olduğuna yönelik dosyaya sunulan diğer deliller de değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” demekle tanıkların da dinlenebileceği göz önüne alınmadan verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Yargıtay 13. HD., 2015/43209 E., 2018/5426 K. Sayılı ve 9.5.2018 Tarihli İlamı ;
“ Davacı, her ne kadar ispat hususunda tanık deliline dayanmış ise de, mahkemece olayda davacının tanık deliline dayanamayacağı değerlendirilerek, bilirkişi raporu kabulü doğrutusunda hüküm tesis edilmiştir. Oysa dava konusu olayda, kardeşler arası bir ilişki mevcut olup, 6100 sayılı HMK’nun 203/1-a maddesi gereği tanık ile ispat mümkündür. O halde, mahkemece, davacının tanıklarının dinlenmesi ve ispat hususundaki değerlendirmenin akabinde yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay Kararı – 13. HD., E. 2015/41608 K. 2018/3521 T. 26.3.2018
“(…) Davacı, davalıya borç olarak altın verdiğini, geri ödenmediğini ileri sürerek, verdiği paranın davalıdan tahsili amacıyla başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, duruşmadaki beyanında davacıdan herhangi bir para ve ziynet eşyası almadığını, kendisinin hayvancılıkla uğraştığını ve davacıya iki kere kurbanlık keçi verdiğini, iki hayvanın da parasının ödenmediğini, kendisinin davacıdan alacaklı olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarının bir kısmında, davacı tarafından davalıya altın verildiği, yine davalının da davacıya iki adet keçi verdiği, tarafların mahsuplaştıkları ve davacının davalıya 8.000,00TL borcu olduğunun kararlaştırıldığını beyan etmeleri karşısında, davacının davalıdan 8.000,00TL alacaklı olduğu sonucuna varılmış, bu bedelin davalı tarafından davacıya ödendiğine ilişkin, dosyaya herhangi bir kayıt ve belge ibraz edilmemesi karşısında davacının davasının kısmen kabulü ile takibe konu alacağın 8.000,00 TL’lik kısmına, itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmiş ise de; davacı, karz akdine dayanmaktadır. Dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 203. maddesinin a bendine göre ancak altsoy, üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana, gelin ve damat arasındaki işlemeler için tanık dinlenebilir. Somut olayda, taraflar hala-yeğen olup, davalı tarafın açık muvafakatı olmaksızın tanık dinlenilmesi mümkün değildir. Alacağın varlığını ispat yükü kendisinde olan davacı, alacak iddialarını miktar itibariyle yazılı delil ile ispatlamalıdır. Ne var ki, dosya kapsamında bulunan belgelerden davacının iddialarını yazılı delil ile ispat edemediği ancak dava dilekçesinde, kesin deliller arasında yer alan yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, davacıya yemin delili hatırlatılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA (…)” şeklinde karar vermiştir.
IV. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME
Mezkur Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere davacı-davalı arasında m.203/1-a kapsamında akrabalık ilişkilerinin bulunması sebebi ile yerel mahkemelerin hukuki ilişkinin senetle ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi bozma sebebi olarak görülmüş ve yerel mahkemenin yapacağı değerlendirmede mevcut delillerin yanında tanık vs gibi delillerin de değerlendirilmesinin ve mahkemenin nihai kararının bu delilleri de değerlendirdikten sonra vermesinin zorunlu olduğu belirtmiştir. Bu doğrultuda parasal sınırın üzerinde kalan bir alacağı olan ve kanunda belirtilen yakınlıkta akrabalık ilişkisi bulunan alacaklı, iddiasını tanık deliline dayanarak da ispat edebilme imkanına sahiptir. Tekrardan belirtmek gerekir ki, mahkemenin nihai değerlendirmesini davacının tanıklarının dinlenmesi ve ispat hususundaki değerlendirmenin akabinde yapılmamış olması bozma sebebi olmuştur. Bu doğrultuda tanık delili hukukumuzda “takdiri delil” olmakla, ispatlanmaya çalışılan hukuki işlemin mahkeme nezdinde kesin delil gibi göz önüne alınıp nihai karar verileceği beklenmemelidir.
KAYNAKLAR
– 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6100&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5.
– PEKCANITEZ, ATALAY, ÖZEKES., “Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı” , 5. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2017.
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Otto Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.