Stj. Av. Nursima TUNA
ÖZET
Edimin sözleşmede anlaşılandan farklı nitelikte olması halinde “ayıp” kavramından söz edilmektedir. Uygulamada satış sözleşmesi başta olmak üzere eser ve kira sözleşmelerinde de ayıba ilişkin uyuşmazlıklar ile sık sık karşılaşılmaktadır. Mevzuatımızda ayıptan doğan sorumluluk, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (“TKHK”) düzenlenmektedir. Çalışmamızda kısaca ayıplı ifa kavramı açıklandıktan sonra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun satış sözleşmesi hükümleri ile satış sözleşmelerinde satıcının ayıptan sorumluluğu incelenecektir. Bununla birlikte ilgili noktalarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki (“TTK”) düzenlemeler de kısaca karşılaştırılacaktır. Tüketiciler yönünden uygulanan TKHK düzenlemeleri ise makalemizin kapsamı dışında bırakılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ayıplı İfa, Satış Sözleşmesi, Ayıptan Doğan Sorumluluk, Gözden Geçirme, Muayene, Bildirim Yükümlülüğü, İhbar.
GİRİŞ
Ayıp kavramı en basit şekilde “satılanda, sözleşme veya satılanın niteliği gereği, bulunması gereken özelliklerin bulunmaması veya bulunmaması gereken özelliklerin bulunması” olarak tanımlanabilir. Bu ayıp TBK m. 219’de açıklandığı üzere niteliği gereği olabileceği gibi maddi veya hukuki de olabilir. Yargıtay’ın yaklaşımına göre bir malın sağlıklı olarak ifa edilebilmesi için o malın her türlü ayıptan ari olarak teslim edilmiş olması gerekir. Aksi halde aynen ifa yükümlülüğünün gerçekleştiğinden söz edilemeyecektir. Bununla birlikte sözleşmede anlaşılandan başka bir şeyin teslimi halinde ifa etmeme hali söz konusu olacaktır. Benzer şekilde miktar eksikliği de ayıplı ifa değil eksik ifa niteliğindedir.
Satıcının ayıptan doğan sorumluluğu TBK m. 219 – 231 hükümleri arasında düzenlenmiştir. Satıcının ayıptan sorumluluğu kanundan doğan borç niteliğinde olup bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu nedenle satıcının sorumluluğuna başvurulabilmesi için ayıbın varlığından haberdar olması şartı bulunmamaktadır. Ayıbın varlığına ilişkin ispat yükü ise alıcı üzerindedir.
1. Ayıptan Doğan Sorumluluğun Şartları ve Bildirim Yükümlülüğü
Satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna gidilebilmesi için;
- Satış konusu malın alıcıya teslim edilmiş olması,
- Satılandaki ayıbın yarar ve hasarın satıcıya geçmesi anında var olması,
- Alıcının ayıbı bilmemesi ve ayıbın önemli olması,
- Ayıptan doğan sorumluluğun sözleşme ile kaldırılmamış olması gerekir.
Alıcının, ürünün teslimi ile birlikte satılanı gözden geçirme (muayene) ve bunları satıcıya bildirme (ihbar) kültefi bulunmaktadır. Hukuka uygun bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediği hallerde, kural olarak satılanın kabul edildiği sonucu ortaya çıkacaktır. Gizli ayıp durumu ise aşağıda ayrıca incelenecektir.
Hukuka Uygun Bildirim Nasıl Yapılmalıdır?
Bilidirimin hukuka uygun olarak yapılmış olması için öncelikle TBK m. 223’teki düzenlemeye uygun olması gerekmektedir.
Gözden Geçirme ve Satıcıya Bildirme
TBK m. 223 – Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
Kanun maddesinde de görüldüğü gibi satılanın durumu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirilmelidir. Bu maddeye göre, olağan bir gözden geçirmeyle fark edilebilecek ayıplar uygun süre içerisinde gizli ayıplar ise hemen bildirilmelidir. Uygun süre somut olay koşullarına göre ve dürüstlük kuralı çerçevesinde belirlenir. Yargıtay’ın da kararlarında uygun süre denetimini her olayın kendine özgü özelliklerini gözeterek yaptığı görülmektedir.
Sürenin hukuka uygun olup olmadığının belirlenebilmesi bakımından ne zaman başladığı ayrıca önem taşımaktadır. İhbar süresi, alacaklının belirli sözleşmeye aykırılıkları tespit ettiği veya etmek mecburiyetinde olduğu andan itibaren işlemeye başlar. Ancak ihbar süresinin başlangıcı, maldaki ayıbın açık veya gizli olmasına göre farklılık arz etmektedir.
Açık ayıplar, alacaklının ayıbı mutat muayene sonucu keşfedebileceği ya da maldaki ayıbın zaten görünür olması şeklinde iki farklı tiptedir. Ayıp olağan bir gözden geçirme ile saptanabilir ise, gözden geçirme süresinin sona ermesiyle ayıbın saptanmış sayıldığı kabul edilebilecek ve bildirim süresi de bu andan itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak olağan gözden geçirmeye gerek bulunmaksızın görülebilir bir ayıbın varlığı durumunda aşikar ayıp söz konusu olacaktır. Aşikar ayıplar satış sözleşmesinin kurulduğu sırada veya teslim aşamasında alıcının normal bir dikkat ile doğrudan vakıf olabileceği bariz ayıplar olarak nitelendirilebilirler. Aşikar ayıbın bulunması durumunda, malın teslim anından itibaren aykırılığın saptanmış sayılması gerekecektir. Aşikar ayıpların varlığına rağmen teslim alınan satılan, mevcut ayıplarla birlikte kabul edilmiş sayılır.
Gizli ayıplar ise, olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ve ancak kullanıma bağlı olarak zamanla ortaya çıkabilecek ayıplar şeklinde nitelendirilmektedir. Gizli ayıplarda ihbar süresi, ayıbın öğrenildiği andan itibaren başlar. Gizli ayıbın bulunduğu anlaşıldığında hemen satıcıya bildirim yapılmalıdır. Yargıtay kararları incelendiğinde hemen ifadesinden, dürüstlük kuralına uygun en kısa sürenin anlaşıldığı görülmektedir (1). Bununla birlikte gizli ayıbı ne zaman saptadığı alıcı tarafından ispatlamalıdır. Satıcı, ayıbın daha önce öğrenildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla mükelleftir.
Ticari satışlar bakımından bildirim süresi ise TTK m. 23’te düzenlenmiştir. TTK’da ticari satışlar için adi satışlardaki sürelerde öngörülen muğlak ifadelerden farklı olarak ticaret hayatının gerekliliklerine uygun bir düzenleme yapılmış ve mutlak süreler öngörülmüştür.
Ticari Satış ve Mal Değişimi
TTK m. 23/ c) – Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
Buna göre malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise ihbar süresi 2 gündür. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde incelemek ve satıcıya malın ayıplı olduğunu bildirmek zorundadır. Diğer durumlarda, yani gizli ayıbın varlığı halinde TBK m. 223’ün ikinci fıkrası uygulanacağından hemen bildirim yapılması gerekmektedir.
Ayıp bildirimi şekil şartına tabi değildir (2). Dolayısıyla alıcı, süresi içerisinde herhangi bir şekilde bildirimde bulunmuşsa bu geçerli bir bildirimdir ve yapılan bu bildirim herhangi bir şekilde ispat edilebilecektir. Bununla birlikte alacaklı kanununun belirttiği şekilde tam ve zamanında ayıp ihbarında bulunduğunu ispatla mükelleftir. Bildirimin hukuka uygun olarak yapıldığının ispatlanabilmesi bakımından yazılı olarak yapılması uygun olacaktır.
İhbarın içeriği de bu ayıbı somutlaştırılması gerekir. İhbarda “malın kötü işlendiğini”, “en düşük kalitede olduğunu” veya “malın berbat olduğunu” belirtmek tek başına yeterli olmaz. Ayıbın ne olduğunun açıkça bildirilmesi gerekmektedir.
Son olarak ayıp bildiriminin taraflarının kim olduğu hukuka uygun bir ayıp bildiriminin varlığı bakımından önem taşımaktadır. Ayıp bildirimi tam ehliyete sahip alıcı veya yetkili temsilcisi tarafından, satıcıya veya yetkili temsilcisine gönderilmelidir.
Hukuka uygun bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediği hallerde, kural olarak satılanın o şekilde kabul edildiği sonucu ortaya çıkacaktır. Bu durumda alıcının satıcıdan herhangi bir zararın tazminini talep etmesi mümkün olmayacaktır.
Bunun istisnası satıcının ağır kusurlu olduğu veya satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıpların var olduğu durumlardır.
Satıcının Ağır Kusurlarının Sonuçları
TBK m. 225 – Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.
Ağır kusur veya satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıpların varlığı halinde alıcının süresi içinde bildirim yapmadığı ileri sürülerek sorumluluktan kurtulması mümkün değildir.
Doktrindeki hâkim görüşe göre bildirime dair hükümler emredici bir nitelik taşımayıp birer yedek hukuk kuralı mahiyetindedir. Yedek hukuk kurallarının aksi kararlaştırılabilir niteliği sebebiyle, taraflar arasında bu hükümlere ilişkin kanunda öngörülenden farklı düzenlemeler yapılabilecektir.
2. Satıcının Sorumluluğundan Dolayı Alıcı Lehine Doğan Seçimlik Haklar
Alıcının seçimlik haklarını kullanabilmesi ancak satılandaki ayıbın hukuka uygun şekilde satıcıya bildirilmiş olması halinde mümkündür. Alıcı bu seçimlik haklardan birini kullanmak için satıcıya başvurduğunda satıcı bunu yerine getirmek zorundadır. Bununla birlikte alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı da bulunmaktadır.
TBK m. 227 uyarınca alıcının seçimlik hakları düzenlenmiştir. Bunlar;
- Satılanı iade ederek sözleşmeden dönme,
- Ayıp oranında satış bedelinden indirim talep etme,
- Aşırı bir masraf gerektirmediğinde ayıplı satılanın ücretsiz olarak onarılmasını isteme,
- Satılanın ayıpsız benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Seçimlik hakların kullanılmasını engellemenin tek yolu satıcının malın ayıpsız benzerini alıcıya hemen vermesi halidir. Ancak bu durumda bile genel hükümlere göre tazminat talep edilebilecektir.
SONUÇ
Ayıp kavramı ve satıcının ayıptan doğan sorumluluğu temel olarak TBK m. 219 – 231 hükümleri ile düzenlenmiştir. Ayıptan sorumluluğun doğabilmesi için alıcının satıcıya hukuka uygun bir bildirim yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu bildirimin süresi ticari olmayan işler bakımından TBK m. 223’te, ticari işler bakımından ise TTK m. 23’te düzenlenmiştir. Bildirimin şekli ve içeriği bakımından kanuni bir şart bulunmasa da bir uyuşmazlık çıkması halinde, bu hususlar da hâkim tarafından dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Hukuka uygun bir bildirimin yapılmadığı hallerde kural olarak satılanın o şekilde kabul edildiği sonucu ortaya çıkacak ve alıcı satıcının sorumluluğundan kaynaklanan seçimlik haklarını kullanamayacaktır. Hukuka uygun bir bildirimle alıcı seçimlik haklarından birini kullanabilir. Bununla birlikte alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı da bulunmaktadır.
DİPNOTLAR
- Yargıtay HGK, T. 4.12.2015, E. 2015/342, K. 2015/2789
- Yargıtay HGK, T. 13.5.2009, E. 2009/13-160, K. 2009/185
KAYNAKÇA
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
Oğuzman, M. Kemal/Barlas, Nami: Medeni Hukuk, 24. bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2018.
Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. bs., Ankara, Yetkin Yayınları, 2018.
Bilgin Yüce, Melek: “Satış Sözleşmesinde Ayıptan Dolayı Sorumluluğun Şartları ve Alıcının Seçimlik Hakları”, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, Legal Yayıncılık, 2012.
Özdemir, Hayrunnisa: “Türk Borçlar Kanunu’na ve Milletlerarası Satım Sözleşmesine Göre Ayıbın İhbar Edilmesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi: Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, İkinci Cilt, C. 22, S. 3, 2016.
Yıldız, Kübra: “Satış Sözleşmesinde Ayıp Bildirimi” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2019.
Yünlü, Semih: “Türk Borçlar Kanunu Hükümlerince Satıcının Ayıp Sorumluluğu Bakımından Alıcının Külfetleri”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi C. 25, S. 1, 2019.
Kibar, Ahmet Fevzi: “Yargıtay HGK’nın E: 2018/929, K: 2019/515 Sayılı Taşınmaz Mal Satışına İlişkin Kararının Ayıplı İfa – Eksik İfa Özelinde Değerlendirilmesi”, SÜHFD., C. 29, S. 1, 2021.
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Otto Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.