Hukuk Fakültesi Öğrencisi
1 – GİRİŞ
Evlilik, bir aile hukuku sözleşmesidir. Türk Medeni Kanunu (TMK) uyarınca, evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulur. “Kadının Soyadı” bahsi ise, TMK’nın 187. maddesinde “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu maddeden anlaşıldığı üzere evliliğin başlangıcıyla birlikte kadının kocasının soyadını alması zorunludur; bekârlık soyadını ancak öngörülen şartlara uymak suretiyle kocasının soyadıyla birlikte kullanabilir. Bu durumda evlilik devamınca kadının kocasının soyadını almaksızın bekârlık soyadını kullanması mümkün görünmemektedir. Ancak Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından çeşitli Anayasa hükümleri ve uluslararası antlaşmalar gereğince kadının evlilik içinde yalnızca evlenmeden önceki/bekârlık soyadını kullanmasına izin verilebileceği konusunda çeşitli kararlar verilmiştir.
2 – İLGİLİ ANAYASA HÜKÜMLERI VE ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR
Eşitlik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesinde düzenlenmektedir. Bu madde uyarınca “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Aynı zamanda 41. madde ile tekrardan “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” düzenlemesine yer verilerek kadının evlilik birliği içinde de erkekle eşit konumda olduğu vurgulanmıştır.
Konuyla ilgili değerlendirilebilecek bir diğer Anayasa hükmü de 17. maddede yer almaktadır: “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
Ek olarak, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalar kadının soyadı bakımından büyük önem taşımaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş̧ uluslararası antlaşmalar, Anayasamızın 90/son maddesine göre kanun hükmündedir ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası antlaşmalar esas alınır.
Bu nedenle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi Türkiye’nin taraf olduğu antlaşmalar da kanun hükmündedir ve söz konusu uluslararası antlaşmalar kadının sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmasına ilişkin birçok yargı kararına gerekçe oluşturmaktadır.
3 – İÇTİHATLAR
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu konuda verdiği ilk kararında cinsiyete dayalı farklı muameleyi zorunlu kılan hiçbir sebep bulunmadığı gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. ve 14. maddesinin ihlal edildiği yönünde hüküm kurarak kadının kocasının soyadını alma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak değerlendirmiştir.
AİHS madde 8/1: Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
AİHS madde 14: Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılması ardından da hem AİHM kararları hem cinsiyetler arası eşitliği düzenleyen Anayasa hükümleri hem de uluslararası antlaşmalar gerekçe gösterilerek evli kadının soyadına ilişkin hüküm (TMK 187), bireysel başvuruya konu olmuştur. Başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin kararı, TMK 187 ile Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği yönünde olmuştur. Böylece Anayasa Mahkemesi de AİHM kararına paralel bir karar vererek kadınların evlendikten sonra da sadece evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesinin yolunu açmıştır.
Yargıtay Hukuk Dairesi de bir kararında Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına atıf yaparak kadının evlilik sonrası bekarlık soyadını kullanabilme hakkını Anayasa’nın 17. maddesi, AİHS’nin 8. ve 14. maddesi gereğince değerlendirmiştir:
“…Hukuk Genel Kurulunca, kızlık soyisminin kullanılmasının aile birliğinin sağlanmasında olumsuz etkisi olacağı savunmasına karşı, aile birliğinin sağlanmasında ortak bir soyadın kullanılmasının etkisinin bulunmadığı kabul edilmiş, ortak soyadın bu konuya geleneksel yaklaşım dışında bir katkısının bulunmadığı ortak bir aile ismi ile aile birliğinin yansıtılmaması halinde, evli çiftlerin ve/veya üçüncü tarafların somut ya da önemli bir sorun ile karşılaşmayacağı, nüfus hizmetlerinin yürütülmesinde çıkabilecek bir takım aksaklıların da teknik düzenlemeler ile aşılabileceği kabul edilmiştir . Ayrıca Hukuk Genel Kurulunca, evli kadınların aile birliği adına kocalarının soyadını taşımak zorunda bırakılmalarının -önüne kendi kızlık soyadlarını ekleyebilseler de- nesnel ve makul bir nedeni olmadığını kabul edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu, geleneksel kocanın soyadına dayalı aile ismi sisteminden, evli çiftlerin kendi soyadlarını kullanabilmelerine izin veren başka bir sisteme geçişin doğum, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulması konusunda yaratacağı sorunların önemini göz ardı etmemiştir. Ancak bireylerin seçtikleri isme göre, saygınlık ve itibarla yaşamalarını sağlamak için toplumdan bir miktar sıkıntı çekmesini beklemek de makul olacaktır. Bu nedenle yukarıda belirtilen ve ülkemizin de taraf olduğu uluslararası metinlerde aralarında soyadı seçiminin de bulunduğu birçok konuda cinsiyete dayalı ayrımcılığı yok etme yükümlülüğü dikkate alındığında aile birliğini ortak bir aile ismi aracılığıyla yansıtma amacı, cinsiyete dayalı farklı muamele için yeterli bir gerekçe oluşturmamaktadır. Dolayısıyla, söz konusu farklı muamele 8. maddeyle beraber düşünüldüğünde 14. maddeye aykırı olduğu açıktır.” (YHGK, 30.09.2015, E. 2014/2-889, K. 2015/2011)
4 – EVLİ KADININ EVLENMEDEN ÖNCEKİ SOYADINI KULLANABİLMESİNE YÖNELİK DAVADA USÛL VE DAVANIN SONUÇLARI
TMK madde 187 uyarınca kadın, evlendikten sonra evlenmeden önceki soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabilecek gibi görünse de bu karar içtihatlar yoluyla aşılmakta ve yukarıda belirtilen gerekçelerle yapılan başvurular üzerine birçok kadın evlendikten sonra yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanabilme imkanına sahip olmaktadır. Ancak TMK’nın ilgili maddesinin hala yürürlükte olması nedeniyle doğrudan nüfus müdürlüğüne başvurarak sadece evlenmeden önceki soyadının kullanılabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, evlilikle birlikte eşinin soyadını almaksızın sadece bekarlık soyadını kullanmak isteyen kadın, bu talebine ilişkin, yerleşim yerinde bulunan aile mahkemesinde dava açmalıdır. Hukuk Genel Kurulu kararında belirtildiği üzere bu davanın açılabilmesi için kadının haklı bir gerekçe göstermesi gerekli değildir. Anayasa ve AİHS gibi taraf olduğumuz sözleşmelerin hükümleri gereğince kadının evlendikten sonra da münhasıran bekârlık soyadını kullanma hakkı, haklı gerekçe göstermesine gerek olmaksızın mevcuttur.
Kadının evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesine ilişkin davada görevli mahkeme, Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, NHK m.36/I uyarınca, davacının -sadece evlenmeden önceki soyadını kullanmak isteyen kadının- yerleşim yeri mahkemesidir.
Ancak belirtmek gerekir ki mevcut dava ile kadının sadece soyadının değişikliği talebine ilişkin olup, evlenen kadının nüfus kayıt kütüğü evlendiğini kişinin nüfus kütüğünde kalmaya devam edecektir. Ayrıca kadının yapacağı başvuru sadece kendi soyadı için geçerli olup müşterek çocukların soyadına etki etmemektedir.
5 – DAVANIN SÜRESİ
Kadının evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesine ilişkin dava, evlilikten hemen sonra mı açılmalıdır? Uzun süren bir evliliğin ardından da dava açılabilir mi? Özellikle uzun süren bir evliliğin ardından, isim kayıtlarında karışıklık olacağı gerekçesiyle bu dava reddedilebilir mi?
Bu hususlarda bir kısıtlama bulunmamaktadır. Kadın, evlenmeden önceki soyadının kullanılmasına ilişkin davayı her zaman açabilecektir. Uzun süren bir evlilik boyunca kadının böyle bir talepte bulunmamış olması, dava hakkını ortadan kaldırmaz.
Yine, isim kayıtlarında karışıklık olması gibi bir gerekçeyle de talep reddedilmeyecektir. Nitekim boşanma, yeniden evlilik gibi gerekçelerle de insanların soyadları değişebilmektedir. Devletin vatandaş kayıtları Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaraları üzerinden gerçekleştiği için, soyadın hangi aşamada değiştiği kamusal bir zarara yahut sistemsel bir karışıklığa yol açmayacaktır.
6 – SONUÇ
Her ne kadar yargı kararları aracılığıyla kadının evlenmeden önceki soyadını kullanmasına hak tanınmış olsa da kadının bekarlık soyadını ancak eşinin soyadıyla birlikte kullanabileceğine ilişkin hüküm hala mevcudiyetini koruduğu için kanun hükmüyle içtihatlar arasında bir çelişki mevcuttur. Bu nedenle evlilik birliği boyunca eşinin soyadını almaksızın kendi soyadını kullanmak isteyen kadın, kendisine kanunen böyle bir hak tanınmadığı için ancak AİHM, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları ışığında aile mahkemesinde dava açarak evlenmeden önceki soyadını kullanabilecektir.
KAYNAKÇA
- ORUÇ, Y. D. (2016). EVLİ KADININ MÜNHASIRAN BEKÂRLIK SOYADINI KULLANABİLMESİ. Dergipark.
- htps://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf
- https://www.echr.coe.int/documents/convention_tur.pdf
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.