
Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen takas ve mahsup kavramları gerek uygulamada gerekse içtihatlarda çokça karıştırılmakta ve hatta sıklıkla eş anlamda kullanılmakta olup aslında mahiyetleri bakımından birbirlerinden farklı iki kurumu ifade etmektedirler. Aşağıda takas ve mahsup kavramları ayrı ayrı incelenecek ve iki kurum arasındaki farklılıklar içtihatlarla da desteklenerek gözler önüne serilmeye çalışılacaktır.
A. Takas
Takas müessesi Borçlar Kanunu’nda “Borçların ve Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı” başlığını taşıyan üçünde bölümde 139-145. maddeleri arasında düzenlenmiş olup birbirlerine karşı aynı cins alacağa sahip olan taraflara, tek taraflı beyan ile bu alacakları azı olan tutarında sona erdirme yetkisi veren yenilik doğuran bir işlemdir.
Takas yetkisinin kullanılması için dava açılması gerekmemekle birlikte takas işleminin gerçekleşebilmesi için taraflardan biri karşılıklı alacakları ortadan kaldırma iradesini diğer tarafa bildirmelidir yoksa takas işlemi kendiliğinden gerçekleşmez. Herhangi bir şekli usule tabi olmayan takas bildirimi karşı tarafa varmakla hüküm ifade etmekte olup karşı tarafın muvafakatine veya takas anlaşmasına bağlı değildir.
Takas, tarafları borcun ifası için yerine getirilmesi gereken masraf ve külfete katlanmadan alacağını tahsil etmiş duruma getirir. Örneğin (A), (B)’ye kira sözleşmesinden dolayı 2.500 TL borçlu ve (B)’den sebepsiz zenginleşme dolayısıyla 2.500 TL alacaklı ise herbirinin borçtan kurtulması için diğerine bu parayı ödemesi gerekmektedir ancak (A) veya (B)’nin takas iradesini açıklaması durumunda (A), (B)’ye 2.500 TL ödeyip 2.500 TL tahsil etmeksizin tek bir hukuki işlemle aynı türden karşılıklı borçlarını sona erdirebilecektir böylece lüzumsuz ifa işlemleri bertaraf edilmiş, ayrı ayrı ifanın sebep olacağı zaman ve masraftan kurtulunmuş olur.
Ayrıca takas, tarafları kendi borcunu ifa etmesine karşılık karşı tarafın borcunu ödeme gücünden yoksun olduğu, nakit sıkıntısı içinde olduğu veya borcunu ödemek istemediği durumlarda alacağını tahsil edememe tehlikesinden kurtarır, bu gibi durumlarda takas teminat fonksiyonu icra eder.
Takasın Şartları:
Takasın söz konusu olabilmesi için üçü olumlu biri olumsuz olmak üzere dört şart aranmaktadır:
Olumlu Şartlar:
1) Takasın söz konusu olabilmesi için tarafların birbirlerine karşı aynı zamanda hem borçlu hem de alacaklı olmalıdır. Şayet alacaklardan biri henüz doğmamış veya sona ermiş ise takas imkanı yoktur. Ayrıca takas edilecek alacakların aynı borç ilişkisinden doğmuş olmaması takasa engel teşkil etmez yani alacaklardan biri kira sözleşmesinde diğeri alım-satım sözleşmesinden veya sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olabilir.
2) Takas edilecek borçlar özdeş yani aynı türden olmalıdır. Bu şarta en uygun borçlar para borçlarıdır ancak para dışında misli şeyler için de takas söz konusu olabilir.
3) Takas yapılabilmesi için her iki borcunda vadesini gelmiş olması şart değildir. Alacaklardan birinin vadesinin gelmiş olması diğer borcun ise ifa edilebilir durumda olması yeterlidir ancak alacağı muaccel olmayan tarafın takas beyanında bulunma hakkı yoktur, alacağı muaccel olan taraf takas beyanında bulunabilir.
Olumsuz Şart:
1) Taraflar aralarında yapmış oldukları bir sözleşme ile takas haklarından feragat etmiş olmamalıdırlar.
B. Mahsup
Sözlük anlamı “sayışma” olan mahsup; bir alacağı doğuran olayla bağlantılı olarak alacaklının elde etmiş olduğu bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlanmış olduğu külfetlerin alacaktan indirilmesidir. Kısacası mahsup işlemi alacağın gerçek, net miktarının belirlenmesine yönelik olarak yapılan bir hesap işlemidir. Türk hukukunda mahsup yapılmasına temel teşkil eden maddelere şu şekilde örnekler verebiliriz:
Takas ve Mahsubun Farkları
Takas ve Mahsubun Farklarına İlişkin İçtihatlar
Yargıtay – HGK., 2017/2073 E. 2019/479 K. 18.4.2019 T.
(…) Takas, bir miktar para ya da konuları itibariyle aynı türden malı birbirine borçlu olan tarafların, borçların muaccel olması ve takas itirazının dermeyan edilmesi kaydıyla, az olan borcun çok olana nazaran sona erdirilmesi olarak tanımlanabilir. Takas, hukuki niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olup, sözleşme niteliğinde bulunmadığından, takas iradesinin muhatabına ulaşmasıyla birlikte sonuç doğurmaya başlayacağı kabul edilir. Bu nedenle, takas iradesinin açıklanmamış olması ya da açıklansa bile karşı tarafa varmaması halinde borçların takasından söz edilemez. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, takas, borcu sona erdiren nedenlerden biridir. (…) Mahsup ise, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak, alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı yükümlülüklerin alacaktan indirilmesidir. Mahsuplaşmada, takastan farklı olarak iki ayrı alacak bulunmamaktadır. Buna göre, alacak miktarından tenzil edilecek değer, karşı alacak olmayıp, gerçek alacağı bulmak üzere hesaplanan alacaktan indirilmesi gereken bir bedeldir. Bu nedenle, mahsupta hukuken karşılıklı alacaklılık ilişkisinden öte, alacağın gerçek miktarının tespiti için yapılan bir işlemin varlığı kabul edilmelidir. Mahsupta, doğmuş bir alacaktan söz edilemeyeceği için, mahsubun borcu sona erdiren bir neden olduğu da düşünülemez. Ayrıca, mahsup talebi hukuki niteliği itibariyle def’i olmayıp; itiraz niteliğinde olduğundan, savunmanın genişletilmesi yasağına tabi kabul edilmez. Bu yönüyle, Dairemizin 23.05.2012 Tarih, 2011/7271-3753 Esas ve Karar sayılı ilamında gösterildiği üzere, mahsubun yargılama devam ettiği sürece karşı tarafın muvafakatı olmaksızın ileri sürülmesi mümkündür.(…)
Yargıtay- 15. HD. 2015/2802 E. 2015/5758 K. 16.11.2015 T.
“… Mahsup ise, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak, alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı yükümlülüklerin alacaktan indirilmesidir. Mahsuplaşmada, takastan farklı olarak iki ayrı alacak bulunmamaktadır. Buna göre, alacak miktarından tenzil edilecek değer, karşı alacak olmayıp, gerçek alacağı bulmak üzere hesaplanan alacaktan indirilmesi gereken bir bedeldir. Bu nedenle, mahsupta hukuken karşılıklı alacaklılık ilişkisinden öte, alacağın gerçek miktarının tespiti için yapılan bir işlemin varlığı kabul edilmelidir. Mahsupta, doğmuş bir alacaktan söz edilemeyeceği için mahsubun borcu sona erdiren bir neden olduğu da düşünülemez. Ayrıca, mahsup talebi hukuki niteliği itibariyle def’i olmayıp; itiraz niteliğinde olduğundan, savunmanın genişletilmesi yasağına tabi kabul edilmez. Bu yönüyle, Dairemizin 23.05.2012 Tarih, 2011/7271-3753 Esas ve Karar sayılı ilamında gösterildiği üzere, mahsubun yargılama devam ettiği sürece karşı tarafın muvafakati olmaksızın ileri sürülmesi mümkündür. Dairemizin yerleşik uygulamalarında, aynı sözleşme ilişkisi nedeniyle taraflardan birinin katlandığı bazı yükümlülüklerin ya da elde ettiği bir kısım semerelerin diğer tarafın alacağından indirilmesi talebi, hukuki niteliği itibariyle, takas değil, “mahsuplaşma” olarak nitelendirilmektedir. (Emsal nitelikte karar olarak Dairemizin 26.11.2014 Tarih, 2014/857-6878 Esas ve Karar sayılı ilamı ile yine Dairemizin 28.02.2012 tarih, 2012/468-1180 Esas ve Karar sayılı ilamı) Somut olayda ileri sürüldüğü gibi, davacı taşeronun, sözleşmesine göre kendi yükümlülüğünde olan işçi primlerini ödemeyerek bu primleri yüklenicinin ödemek zorunda bırakıldığı yönündeki itirazının, maddi vakıa olarak yüklenicinin katlanmış olduğu mali yükümlülüğün taşeron alacağından tenzil edilmesi talebi niteliğinde olduğu, bu bakımdan; davalı savunmasının mahsuplaşma itirazı niteliğinde bulunduğu görülmektedir.”
SONUÇ
Takas ve mahsup kavramları uygulamada ve içtihatlarda her ne kadar eş anlamlı olarak kullanılmaktaysa da birbirinden farklı iki kurum olup takas birbirlerine karşı aynı cins alacağa sahip olan taraflara, tek taraflı beyan ile bu alacakları azı olan tutarında sona erdirme yetkisi veren yenilik doğuran bir işlemi ifade ederken mahsup işlemi bir alacağı doğuran olayla bağlantılı olarak alacaklının elde etmiş olduğu bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlanmış olduğu külfetlerin alacaktan indirilmesi olup bir hesap işlemidir.
KAYNAKLAR
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Otto Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.