Bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk, Türkiye’de giderek yaygınlaşıyor, bilinirlik kazanıyor, etkisini artırıyor. Bununla birlikte hâlen arabuluculuk konusunda önemli bilgi eksikleri olduğunu, örneğin;
– Arabulucu tarafından ulaşılan kişilerin, konuyu bilmediği için arabulucuyu dolandırıcı zannettiği,
– Hem bireylerin hem de şirketlerin sürece yabancı oldukları için çekinerek hemen anlaşmamaya yöneldiği,
– Aslında arabuluculuk yoluyla çok hızlı, çok pratik, çok ucuz, ilişkileri yıkmadan çözülebilecek mevzuların, bu yolu bilmemekten dolayı davaya dönüştüğü olaylar gözlemliyoruz.
Bu sebeple, hem arabuluculuk işlemiyle muhatap olan birey ve şirketlerin kafa karışıklığını temel anlamda gidermek, hem de arabuluculuğun bilinirliğine ve yerleşmesine katkı sağlamak için bu kısa rehberi kaleme aldık. Yazının okunabilirliğini artırmak için hukuki teknik detaylardan mümkün olduğunca kaçınacağız. Faydalı olacak hukuki detayları dipnotlarla aktaracağız. Sade ve anlaşılır bir dille, başlıklar hâlinde şu sorulara cevap arayacağız:
1) Arabuluculuk nedir?
2) Arabulucu kimdir?
3) Arabuluculuk işlemi sonunda ne olur?
4) Arabuluculuk ve uzlaştırmacılık aynı şeyler midir?
5) Arabulucunun yetkileri nelerdir?
6) Arabuluculuk işlemi ne kadar sürer? Arabuluculuk zaman kaybettirir mi?
7) Arabuluculuk ücretli midir, arabuluculuk ücreti ne kadardır?
8) Arabulucuya başvurmak zorunlu mudur?
9) Arabulucuya nasıl başvurulur?
10) Arabulucu aradı, ne yapmalıyım?
11) Arabulucu toplantısına vekil veya temsilci katılabilir mi?
12) Arabuluculuk sürecine avukatla mı katılmalıyım?
13) Haklarımı bilmiyorum, karşı taraf beni kandıracak olursa arabulucu beni korur mu?
14) Arabulucu uyuşmazlık hakkında benim istemediğim bir karar verebilir mi?
15) Arabulucu müzâkerelerinde söylediklerim, mahkemede aleyhime kullanılabilir mi?
16) Arabulucuda anlaşmalı mıyız? Anlaşmazsak ne olur?
17) İş kazasının ardından ortaya çıkan tazminat uyuşmazlıklarında arabuluculuk yapılabilir mi?
Bu sorulara, kısa kısa cevaplar verelim:
1 ) ARABULUCULUK NEDİR?
Arabuluculuk, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Bu yolla, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği konulara ilişkin olarak, dostane çözümler bulmaya çalışılır.
Kanundaki tanımıyla arabuluculuk; sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir (1).
Örnekleyecek olursak; kıdem tazminatı, ücret (maaş), maddi tazminat, manevi tazminat, borç-alacak konuları gibi, tarafların üzerinde karar verebileceği uyuşmazlıklar, arabulucu huzurunda çözülebilir. Hem şahıslar hem de şirketler arasındaki, oldukça geniş yelpazede birçok hukuki uyuşmazlıkta, arabuluculuk yoluyla çözüme gidilebilir.
Ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği meseleler, arabuluculuğa elverişli değildir. Örneğin tapu devri, yalnızca tarafların bir irade ortaya koymasıyla gerçekleşmez. İlgili kamu kurumunun işlemini gerektirir. Dolayısıyla arabuluculuk yöntemiyle, tapu devri gerçekleştirilemez. Yine, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir (2).
Arabuluculuk temel anlamda şu ilkeler çerçevesinde yürütülür:
Gönüllülük / İradilik: Arabuluculuk sürecine başvurulması ve arabuluculuk sürecinin devam ettirilmesi, tarafların bu hususta gönüllü olmasına, iradelerinin bu yönde olmasına bağlıdır.
Eşitlik: Arabuluculuk sürecinde taraflar, eşit durumdadır. Kural olarak arabulucu da taraflara eşit davranmakla yükümlüdür.
Gizlilik: Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça hem arabulucu hem de taraflar ve arabuluculuk sürecine katılan diğer kişiler, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendilerine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettikleri bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdürler (3). Gizlilik kuralına aykırı hareket ederek bir kişinin hukuken korunan menfaatinin zarar görmesine neden olan kişi, şikâyet hâlinde altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır (4).
Beyan ve Belgelerin Kullanılamaması: Taraflar ve arabuluculuk sürecine katılan diğer kişiler, arabuluculuk sürecindeki beyanları ve bu süreçte edindikleri belgeleri, dava ve tahkim süreçlerinde kullanamazlar. Ancak hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez (5).
Tarafsızlık ve Bağımsızlık: Arabulucu, tarafsız ve bağımsızdır.
Sürecin Kontrolünün Taraflarda Olması: Arabuluculuk sürecini taraflar başlatır, taraflar sürece devam etmeye gönüllü olduğu sürece arabuluculuk devam eder, sürecin sonucunu da taraflar belirler. Arabulucu tarafları belli kararlar vermeye zorlayamaz veya kendisi uyuşmazlığı bir hükme bağlayamaz.
2 ) ARABULUCU KİMDİR?
Arabulucu, gerekli yeterlilikleri sağlayarak, Adalet Bakanlığı tarafından arabulucular siciline kaydedilmiş olan, bu sıfatla arabuluculuk faaliyetini yürüten kişidir (6).
Arabulucu, uyuşmazlıkta taraf değildir. Kural olarak arabuluculuk sürecinin taraflarına eşit davranmakla yükümlüdür (7). Arabulucu, arabuluculuk faaliyetini yürütürken tarafsız davranmak zorunda olup, tarafsızlığı hakkında şüpheye yol açacak tutum ve davranışta bulunamaz (8). Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra taraflardan birinin avukatı olarak görev üstlenemez (9).
3 ) ARABULUCULUK İŞLEMİ SONUNDA NE OLUR?
Arabuluculuk faaliyeti, şu hâllerde sona erer (10):
a) Tarafların anlaşmaya varması.
b) Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi.
c) Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi.
ç) Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi.
d) Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi.
Arabuluculuk sürecinin sona ermesinin ardından, arabulucu tarafından tarafların anlaşıp anlaşmadıkları veya sürecin ne şekilde sonuçlandığı hususları tutanak altına alınır.
Taraflar anlaştığı takdirde, varılan anlaşmanın kapsamı taraflarca belirlenir, arabulucu tarafından anlaşmanın tutanağı tutulur. Bu tutanak, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır.
Arabuluculuk faaliyetinin en önemli neticelerinden biri şudur ki; Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz (11). Örneğin, alacaklı ve borçlu şirketler arabulucu huzurunda bir araya gelip 100.000,00 USD ödeme yapılması konusunda anlaşmışlarsa, daha sonra taraflardan biri bu tutarın eksik veya fazla olduğu iddiasıyla mahkemeye başvurduğunda, kural olarak mahkemece bu dava reddedilecektir. Çünkü taraflar, arabulucu huzurunda resmî bir anlaşma yapmış durumda olacaktır.
Arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen anlaşma belgesi, resmî bir nitelik taşır. Anlaşma belgesinin gereği yerine getirilmezse, örneğin işveren arabuluculuk sürecinde belli bir ödeme yapacağını kabul ettikten sonra ödemeyi yapmazsa, diğer taraf arabuluculuk anlaşma belgesini icraya koyabilir, elinde mahkeme kararı varmış gibi doğrudan tahsilat sürecini başlatabilir, koşulları oluşursa haciz işlemleri yapabilir.
Belirtmek isteriz ki, arabuluculuk tutanağıyla icra işlemlerinin yapılabilmesi için, öncelikle mahkemeye müracaat edip “icra edilebilirlik şerhi” alınması gerekmektedir. Bu şerhin alınması kural olarak hızlı ve pratik bir süreçtir. Mahkeme onayından sonra arabuluculuk anlaşma belgesi, ilâm niteliğinde (mahkeme kararı niteliğinde) belge sayılır (12). Ek bir bilgi olarak; arabuluculuğun taraflarının, vekillerinin ve arabulucunun imzasını taşıyan anlaşma belgesi, ayrıca mahkeme onayı gerekmeksizin ilâm niteliği taşır, yani doğrudan hukuki işlemlere konu edilebilir.
4 ) ARABULUCULUK VE UZLAŞTIRMACILIK AYNI ŞEYLER MİDİR? ARABULUCULUK VE UZLAŞTIRMANIN FARKI NEDİR?
Arabuluculuk ve uzlaştırma kavramları, anlam olarak birbirlerine çok yakın olduğu için sıklıkla karıştırılmaktadır. Ancak hukuk düzleminde bu iki kavram, birbirinden tamamen farklı olan birer alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur.
Uzlaştırma, ceza hukukunu ilgilendiren bir kavram ve kurumdur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenir (13). Ana hatlarıyla ifade edecek olursak uzlaştırma, cezai boyutu olan bir olayda, suçlanan kişiyle mağdur arasında bir uzlaşma sağlanarak, soruşturmanın veya kovuşturmanın sonuçlandırılmanın amaçlandığı bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur (14).
Arabuluculuk ise Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında düzenlenen, özel hukuk alanında sonuç doğuran bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur.
Anlaşılır olması için ana hatlarıyla ifade edecek olursak; cezai süreçler uzlaştırmanın konusu iken, taraflar arasındaki tazminat ve borç-alacak meselesi gibi konular, arabuluculuğun konusudur.
Örneğin;
– Ahmet, Ayşe’ye hakaret etmiş ve Ayşe de savcılığa şikâyette bulunmuşsa, açılan soruşturma kapsamında uzlaştırma yolu devreye girecek ve bir uzlaştırmacı taraflara ulaşacaktır. Uzlaştırmacı, tarafların belirleyeceği koşullarla sulh olması ve soruşturmanın son bulması için çalışacaktır. Böylece barışçıl bir çözümle hem bireysel, hem toplumsal fayda sağlanacak, hem de yargının iş yükü hafifleyecektir.
– Ayşe işveren, Ahmet de işçi ise ve taraflar arasında kıdem tazminatı ve fazla mesai ücretlerinden kaynaklanan bir uyuşmazlık varsa, taraflar arasındaki bu uyuşmazlık ise arabuluculuk kapsamında çözümlenebilir.
5 ) ARABULUCUNUN YETKİLERİ NELERDİR?
Arabulucu, bir uyuşmazlık hakkında hâkim veya hakem gibi karar oluşturmaz. Kural olarak taraflara teklif sunmaz, onlara hukuki yönlendirme yapmaz. Yasal çerçevede, tarafların kendi anlaşma koşullarını oluşturması için yönlendirme yapar, zemin hazırlar, tıkanıklıkları açar, kolaylaştırıcı rol oynar.
Bu faaliyeti yürütebilmesi için, arabulucuya bazı yasal imkânlar ve yetkiler sağlanmıştır. Örneğin arabulucu, tarafların her biri ile ayrı ayrı veya birlikte görüşebilir ve iletişim kurabilir (15). Bu geniş iletişim yetkisinin üzerinde biraz durmak isteriz. Müzâkereler esnasında bir taraf, karşı tarafın yüzüne karşı kendisini rahat ifade edemeyebilir. Veya tansiyon yükselerek taraflar iletişim kuramaz hâle gelebilir. Buna benzer durumlarda arabulucu, taraflarla ayrı ayrı görüşmeler yaparak, tarafların talep ve düşüncelerini alarak, iletişim kanallarını tekrar açmaya çalışabilir. Hatta arabulucu müzâkereleri, tarafları bir araya getirmeden sürdürmeye de karar verebilir. Uygulamada, arabulucu tarafından yerinde yapılan bu tür müdahalelerin faydası sıklıkla görülmektedir. Müzâkerelerin tansiyonu yükseldiği takdirde, doğrudan arabuluculuk faaliyetini sonlandırmak yerine, iletişimin ayrı ayrı yürütülmesi faydalı olabilmektedir.
Arabulucu, kural olarak taraflara çözüm önerisinde bulunamaz. Örneğin, başvurucu 30.000,00 TL talep ederken, karşı taraf 10.000,00 TL ödemeyi kabul ediyorsa, arabulucu müzâkereler esnasında araya girerek “20.000,00 TL üzerinde uzlaşın” gibi bir öneri getiremez. Müzâkereye böyle bir müdahale hem arabuluculuğun kurallarına aykırı olur, hem de arabulucunun tarafsız pozisyonuna gölge düşürebilir. Tarafların iradesine aykırı bir çözüm önerisi, tarafların arabuluculuk faaliyetine olan inancını da sarsabilir. Ancak bu kuralın bir istisnası vardır; tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde arabulucu menfaat temelli bir çözüm önerisinde bulunabilir (16). Örneğin, başvurucu 30.000,00 TL talep ederken, karşı taraf 10.000,00 TL ödemeyi kabul etmiş, ancak taraflar bir orta yolu bulamamış, müzâkereler bu şekilde son bulmuş olsun. Artık arabuluculuk faaliyetinin “anlaşamama” şeklinde son bulacağı noktada arabulucu, son bir çare olarak, çözüm önerisinde bulunabilir. Bu durumda örneğin “20.000,00 TL üzerinde uzlaşmayı düşünür müsünüz?” teklifinde bulunabilir, taraflar bu teklifi de kabul etmezse arabuluculuk faaliyetini sonlandırabilir.
Arabulucu, taraflara da danıştıktan sonra, arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunu tespit ederse, arabuluculuk faaliyetini sonlandırabilir. Yine arabulucunun, bir uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığını tespit ederek arabuluculuğu sonlandırma yetkisi mevcuttur (17).
Arabulucu yapmış olduğu faaliyet karşılığı ücret ve masrafları isteme hakkına sahiptir (18).
6 ) ARABULUCULUK İŞLEMİ NE KADAR SÜRER? ARABULUCULUK ZAMAN KAYBETTİRİR Mİ? (19)
Türkiye’de yargılamaların süresi, sıklıkla yakınma konusu olmaktadır. Açılan davaların yıllarca sürmesi, mağduriyetlere yol açabilmektedir. Örneğin, haksız şekilde işten çıkarılarak işsiz kalan bir personel, işe iade davası açarak mağduriyetini gidermeyi amaçlasa da, açılan işe iade davası uygulamada 2-3 yıl kadar sürebilmektedir. Dolayısıyla işe iade davası açmak, anlamını yitirebilmektedir. Aynı şekilde, ticari alacağı için dava açan bir şirket, 4-5 yıl süren bir yargılamanın neticesinde davayı kazansa bile, birçok açıdan mağdur olabilmektedir.
Bu durumlar, “arabuluculuğun dava şartı olması, hakka erişim sürecini daha da uzatır mı?” endişesini doğurabilmektedir.
Önce yasal düzenlemelere bakalım: İş hukuku uyuşmazlıklarında arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir (20). Ticari uyuşmazlıklarda arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir (21).
Görüldüğü üzere, iş hukuku uyuşmazlıklarında en fazla 4 haftada, ticari uyuşmazlıklarda ise en fazla 8 haftada dava şartı arabuluculuk süreci tamamlanır. Bu süreler, anlaşamadıkları takdirde muhtemelen birbirine karşı yıllarca dava takip edecek olan taraflar için, oldukça cüzi sürelerdir. Kaldı ki anlaşma yahut anlaşmama durumunda, taraflar arabuluculuk faaliyetini hızlıca sonlandırma imkânına da sahiptirler. Arabulucuya başvuru dava şartı ise de, arabuluculuk faaliyetine devam etmek tarafların ortak iradesi ile olur.
Dolayısıyla örneğin başvurucu, arabuluculuk faaliyetini hızlıca sonlandırıp davasını açmakta da özgürdür.
Türkiye’de yargılama faaliyetlerinin yıllarca sürdüğü dikkate alındığında, uyuşmazlığı sulh yoluyla çözmeyi denemek için birkaç hafta çaba sarf etmeyi “zaman kaybı” olarak görmemekteyiz. Aksine, bu sürenin etkin ve verimli kullanılmasına, bu süre içerisinde makul bir uzlaşma için gerekli çabanın sarf edilmesine odaklanmayı faydalı bulmaktayız.
7 ) ARABULUCULUK ÜCRETLİ MİDİR, ARABULUCULUK ÜCRETİ NE KADARDIR?
Arabuluculuk, ücretli bir faaliyettir. Bu ücretlerin alt sınırı, her yıl Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi ile belirlenir. Tarifede yer alan tutarların üzerinde bedel kararlaştırılabilir, ama tarifede yer alan asgari ücretlerin altında bedel kararlaştırılamaz.
Dava şartı arabuluculuk için başvuru yapılırken, bir ücret ödenmez. Dava şartı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşma sağlanırsa, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi’nde belirlenen ücret, kural olarak taraflarca eşit şekilde karşılanır. Taraflar, bu kuralın aksini kararlaştırabilirler. Örneğin arabuluculuk ücretinin tamamını bir tarafın ödemesi, veya eşit olmayan bir bölüşüm yapılarak tarafların arabuluculuk ücretini ödemesi gibi anlaşmalara varabilirler (22).
Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde, tarifede yer alan iki saatlik ücret tutarı, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır. Yani, dava şartı arabuluculuğa ilişkin ücretler, dava neticesindeki kabul veya ret durumuna göre tahsilata konu olur. Örneğin mahkeme, davayı kaybeden tarafın, diğer tarafın ödediği arabuluculuk ücretini bu tarafa ödemesine ve Adalet Bakanlığı tarafından ödenen arabuluculuk ücretinin de yine bakanlığa ödenmesine karar verebilir (23).
8 ) ARABULUCUYA BAŞVURMAK ZORUNLU MUDUR?
Genel tanım olarak arabuluculuk, gönüllü bir faaliyettir. Tarafların gönüllü olarak ve hür iradeleri çerçevesinde başvuracakları bir yoldur. Ancak hukuk sistemimizde, bazı uyuşmazlık türlerinde, dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu tutulmuştur. Bu hâllerde, arabuluculuk faaliyetinin “dava şartı” olduğundan bahsedilir. Bir uyuşmazlıkta arabuluculuk dava şartı ise, bu şart yerine getirilmeden dava açıldığı takdirde, davanın usulden reddine karar verilir (24). Dolayısıyla bir uyuşmazlıkta, arabuluculuğun dava şartı olup olmadığını değerlendirip buna göre adım atmak, büyük önem arz etmektedir.
Bu yazının kaleme alındığı tarih itibarıyla; bir kısım iş uyuşmazlıklarında, ticari uyuşmazlıklarda ve tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk faaliyeti, dava şartıdır. Ancak kanun koyucunun giderek daha farklı alanlarda da arabuluculuğun dava şartı hâline getirme eğiliminde olduğu; böylelikle hem daha çok uyuşmazlığın sulh yoluyla çözümünün hem de yargının iş yükünün azaltılmasının amaçlandığı görülmektedir.
Mevcut durumdaki dava şartı arabuluculuk düzenlemelerini kısaca inceleyecek olursak:
İş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk, kanunda şöyle tanımlanır: Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (25).
Buna karşın, iş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk, dava şartı değildir (26).
Ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk, kanunda şöyle tanımlanır: Ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (27).
Tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk, kanunda şöyle tanımlanır: Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (28). Belirtmek isteriz ki, başta tüketici hakem heyetlerinin görev kapsamına giren uyuşmazlıklar olmak üzere, kanunda bazı tüketici uyuşmazlıkları, dava şartı arabuluculuk kapsamı dışında bırakılmıştır.
Öte yandan, arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu hâllerde, karşı tarafın da arabuluculuk sürecine katılımını temin etmek için bir çözüm üretilmiş durumdadır. Her ne kadar karşı tarafın (kendisine karşı dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulan tarafın) arabuluculuk sürecine katılımı zorunlu değilse de, katılmama durumu bazı yaptırımlara bağlanmıştır.
Şöyle ki: Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır (29).
9 ) ARABULUCUYA NASIL BAŞVURULUR?
Başvuru, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Arabulucu, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden büro tarafından belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde bu arabulucu görevlendirilir (30).
Daha pratik bir çerçevede izah edecek olursak; eğer arabuluculuk dava şartı ise, adliye bünyesinde bulunan arabuluculuk bürosuna gidilerek, buradan arabuluculuk başvurusu yapılabilir. Ardından büro bir arabulucuyu, uyuşmazlık için görevlendirecektir. Bu başvuru için, başlangıçta bir ücret alınmamaktadır. Arabuluculuk ücretinin detayları, yukarıda izah edilmiştir.
Dava şartı arabuluculuk yoluna başvururken, doğru uyuşmazlık türü üzerinden başvuru yapmaya ve başvurulan büronun yetkili olduğuna dikkat etmek gerekir. Buradaki “yetki” hukuki bir tanım olup, coğrafi bölgeyi ifade etmektedir. Kabaca ifade edecek olursak, davası İstanbul Bakırköy mahkemelerinin yetki alanına giren bir uyuşmazlıkta, İstanbul Anadolu Arabuluculuk Bürosu’na başvurularak buradan arabulucu görevlendirmesi yapılırsa, karşı tarafın yetki itirazı söz konusu olabilecektir.
10 ) ARABULUCU ARADI, NE YAPMALIYIM? ŞİRKETİMİZİ ARABULUCU ARADI, NE YAPMALIYIZ?
Yazının başında bahsettiğimiz gibi, Türkiye’de arabuluculuk nispeten yeni bir kurum olduğundan;
– Arabulucu tarafından ulaşılan kişilerin, konuyu bilmediği için arabulucuyu dolandırıcı zannettiği,
– Hem bireylerin hem de şirketlerin sürece yabancı oldukları için çekinerek hemen anlaşmamaya yöneldiği,
– Aslında arabuluculuk yoluyla çok hızlı, çok pratik, çok ucuz, ilişkileri yıkmadan çözülebilecek mevzuların, bu yolu bilmemekten dolayı davaya dönüştüğü olaylar gözlemliyoruz.
Bu sebeple, arabuluculuk faaliyetinin muhatabı olan şahıs ve şirketler için, önemli bazı tavsiyelerde bulunacağız:
- Size karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulduktan sonra, genellikle arabulucu size telefonla ulaşarak kendisini tanıtacaktır. Bu aşamada adrese gelen bir tebligat olmadığından, arabulucuya güvenmek ve bilgi paylaşmak konusunda tereddüt ettiğiniz durumlar olabilir. Bu durumda, sizi arayan arabulucunun ismini ve sicil numarasını sorabilir, Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın https://adb.adalet.gov.tr/ internet sitesindeki “Güncel Arabulucular Listesi” sayfasına girerek, arayan kişinin bilgilerini sorgulayabilir ve teyit edebilirsiniz.
- Arabuluculuk, çekinmeniz gereken bir süreç değildir. İpler sizin elinizdedir; anlaşma koşullarını siz belirlersiniz, istemezseniz anlaşmazsınız ve karşı taraf dava yoluna gidebilir. Bu yüzden, mesafeli davranmak yerine, menfaat temelinde bir anlaşma yolu bulabilmek için çaba sarf etmenizi tavsiye ederiz.
- Arabulucu sizi aradığında, arabuluculuk sürecinin hazırlık aşaması devam etmektedir. Bu süreçte başvurucunun talepleri ve taleplerin dayanakları kabaca öğrenilir, sizin bu taleplere karşı bakış açınız sorulur. Arabulucu tarafsız bir durumdadır, karşı tarafın avukatı vb. değildir. Size soracağı soruları sizin aleyhinize kullanamaz. Sizden aldığı bilgileri de, onayladığınız ölçüde karşı tarafa aktarır. Bu sebeple, arabulucuya konuyu anlaması için bilgi ve belge aktarmanızda sakınca yoktur.
- Arabulucu, hazırlık sürecinin ardından bir oturum günü belirleyecektir. Kural olarak oturum, fiziken gerçekleştirilir. Toplantının mekânını arabulucu bildirecektir. Toplantının verimli geçmesi için, toplantıdan önce karşı tarafın taleplerini genel anlamda öğrenmeniz, ve bu taleplere karşı yaklaşımınızı temel anlamda belirlemeniz faydalı olacaktır.Örneğin; bir şirket sahibisiniz ve işten ayrılan bir personeliniz, şirkete karşı arabulucuya başvurmuş olsun. Toplantı öncesinde personelin hangi işçilik alacaklarını talep ettiğini, talep tutarlarını arabulucuya sormanız, arabulucunun da bu bilgileri başvurucudan öğrenip size aktarması, süreci kolaylaştırır. Örneğin personel 20.000,00 TL kıdem tazminatı, 10.000,00 TL ihbar tazminatı, 15.000,00 TL fazla mesai ücreti istiyor olsun. Bunu öğrendikten sonra siz de kendi açınızdan durumu değerlendirebilirsiniz. Yıllar süren bir davaya girmemek adına hangi rakamı kabul edebilirsiniz, toplantıda çıkacağınız en yüksek rakam ne olur, bunları belirleyebilirsiniz.Sizin böyle bir ön hazırlık yapmanız, toplantıyı verimli hâle getirir. Aksi durumlarda uygulamada, tarafların zahmetlere katlanıp arabulucuya geldikleri, başvurucunun taleplerini öğrendikleri, “biz bunu düşünelim” diyerek tekrar ayrıldıkları görülmektedir. Veya toplantıya avukatınız yahut temsilciniz gittiyse, ön çalışma yapılmadığı takdirde vekiliniz / temsilciniz başvurucunun talebini öğrenip, “şirkete sorup dönüş yapmam gerekir” diyecektir, toplantıdan yine bir sonuç çıkmayacaktır. Bu senaryolar herkes açısından büyük bir zaman ve emek israfı olmaktadır.
- Arabuluculuk sürecine mümkün mertebe az kırmızı çizgiyle katılmanızı tavsiye ederiz. Uygulamada sıklıkla taraflar arasındaki duygusal gerginliklerden dolayı rasyonel düşünmeme durumuyla karşılaşmaktayız. Örneğin başvurucu dava açtığı takdirde 100.000,00 TL kazanacak olsun. Sulh olmak adına ise 40.000,00 TL’ye razı geldiğini düşünelim. Böyle bir durumda arabulucuda anlaşmak, iki tarafın da faydasına görünmektedir. Ancak duygusal etkilerle, “geçmişte başvurucuya şöyle iyilikler yaptım, karşılığında böyle kötülükler buldum, bir kuruş vermem” derseniz, hem zaman ve enerjinizi yıllar süren hukuki süreçlere harcayabilir, hem de sonunda maddi zararlara maruz kalabilirsiniz. Arabuluculuk sürecine ilişkin tavsiyemiz, mümkün mertebe soğuk kanlı ve akılcı davranmanızdır. Arabulucu da tarafları duygusal etkiler yerine menfaatlerine odaklamaya çalışacaktır.
- Hatırlatmak isteriz ki arabuluculuk, gizli bir süreçtir. Taraflar, nezâket kuralları çerçevesinde özgürce konuşabilir, içindekileri dökebilir, kendisini ifade edebilir. Bu sebeple toplantılarda, kendinizi rahatça ifade edebileceğinizi, duygularınızı da paylaşabileceğinizi unutmayın. Birçok durumda, bazen gerginliklere yol açsa da, insanların açık iletişim kurması, kendilerini ifade edip rahatladıktan sonra anlaşmalarını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla açık bir iletişim kurabilir, hem maddi hususlarda hem de insani konularda kendinizi ifade edebilirsiniz.
- Arabulucu toplantısına, kendi bakış açınızı temellendiren bilgi ve belgelerle gitmeniz, süreci kolaylaştıracaktır.
Örneğin bir eski personel, şirketinize karşı dava açtı ve arabulucu toplantısına gideceksiniz. Personelin avukatı kıdem tazminatı ve fazla mesai ücreti talep ediyor olsun. Siz ise personelin devamsızlık yaptığı için haklı sebeple işten çıkarıldığını, fazla mesai ücretlerinin de düzenli ödendiğini ve personelin alacağı olmadığını düşünüyor olun. Böyle bir durumda, arabulucu toplantısına devamsızlık tutanakları, fazla mesaileri gösterir işyeri giriş – çıkış kayıtları, fazla mesai ücretlerinin ödendiğini gösterir ekstre ve bordrolar gibi belgelerle gitmeniz faydalı olacaktır. Böylece iletişiminiz ve iddialarınız somut bir zemine oturur. Başvurucunun, belge ve bilgileri görünce taleplerinin tamamından veya bir kısmından vazgeçmesi; veya hukuki süreci riskli görerek orta bir noktada anlaşması söz konusu olabilir.
Buna karşılık aynı örnekte hiçbir belge ve bilgiye dayanmadan, karşı tarafın taleplerini afaki beyanlarla reddetmek çözümsüzlüğe yol açabilir, sizin şirketinize de zarar verebilir.
11 ) ARABULUCU TOPLANTISINA VEKİL VEYA TEMSİLCİ KATILABİLİR Mİ?
Arabuluculuk müzakerelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığı ile katılabilirler. Tarafların açık rızasıyla uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayabilecek uzman kişiler de müzakerelerde hazır bulundurulabilir (31).
Avukatın arabuluculuk görüşmesinde bir tarafı temsil edebilmesi için, vekâletnamesinde arabuluculuk faaliyetinde temsil için özel yetki olması gerekmektedir. Bununla birlikte şirketler, bir çalışanlarını arabuluculuk faaliyetine katılmak için yetkilendirebilirler. Bunun için şirketin imza yetkilisi/yetkilileri tarafından, bu çalışanın arabuluculuk faaliyeti için yetkilendirildiğine ilişkin bir yetki belgesi hazırlanmalı ve arabulucuya ibraz edilmelidir.
12 ) ARABULUCULUK SÜRECİNE AVUKATLA MI KATILMALIYIM?
Arabuluculuk sürecini avukatla veya kanuni temsilciyle takip edebilmek, kanuni bir haktır. Ama bu yönde yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır. Taraflar, arabuluculuk sürecini bizzat takip edebilirler.
Bununla birlikte, her ne kadar arabuluculuk “hak temelli değil menfaat temelli” bir süreç olarak tanımlansa da, ortada hukuki nitelikli bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Neyin menfaatinize olduğunu tespit edebilmeniz için, uyuşmazlığın hukuki boyutları hakkında bilginiz olması gerekmektedir.
- Dolayısıyla;Uyuşmazlığın hukuki boyutu,
- Olası bir davada ortaya çıkması muhtemel sonuçlar,
- Karşı tarafın talep ve tekliflerinin ne ölçüde yerinde olduğu,
- Uyuşmazlığa ilişkin elde bulunan belge ve delillerin ne ölçüde ispata yarar olduğu
gibi hususlarda, bir avukat desteği genellikle faydalı olmaktadır.
Örneğin, arabuluculuk toplantısı esnasında karşı taraf “Anlaşmazsak elimizdeki delillerle bu davayı kesin kazanırız, sizden 100.000,00 USD tahsil ederiz” dediğinde, bu iddiaların ne ölçüde haklı olduğunu bilirseniz, hangi anlaşma koşullarının sizin menfaatinize olduğunu tespit edebilirsiniz.
Yine, örneğin işverene karşı arabulucuya başvurduğunuzu, dava açtığınızda kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı kazanma ihtimalinizin çok güçlü olduğunu düşünelim. İşveren “Sizi haklı sebeple işten çıkardık, kıdem ve ihbar tazminatı hakkınız yok, tam aksine biz zarara uğradık, dava açarsanız biz de dava açıp 10.000,00 TL’lik zararımızı tahsil ederiz” dediğinde, bu iddianın ne ölçüde doğru olduğunu bir avukata danışmanız oldukça faydalı olur. Böylelikle hakkınızın çok altındaki rakamlara razı olmak zorunda hissetmez, veya kaybetme ihtimalinizin yüksek olduğu bir davaya girmemeyi tercih edebilirsiniz.
Belirtmek isteriz ki, hukuki destek almanız için arabuluculuk sürecini avukatın bizzat takip etmesi de şart değildir. Süreci bizzat takip edebilir, müzâkereler esnasında avukatınızla telefonla iletişimde kalarak kafanıza takılan hususları sorabilirsiniz.
13 ) HAKLARIMI BİLMİYORUM, KARŞI TARAF BENİ KANDIRACAK OLURSA ARABULUCU BENİ KORUR MU?
Arabulucu, sürecin yürütülmesi sırasında, taraflara hukuki tavsiyelerde bulunamaz (32). Arabulucu, taraflardan birinin süreci veya sürecin sonunda varılan anlaşmanın sonuçlarını anlamadığı düşüncesinde ise öncelikle sürecin ve anlaşmanın sonuçlarının anlaşılması için tarafsızlığını zedelemeden açıklamalar yapabilir. Ayrıca gerekli görürse, o tarafa hukuki yardım almasını tavsiye edebilir (33).
Somutlaştıracak olursak; arabulucu taraflara “Bu belge delil olmaz, davayı muhtemelen kazanırsınız, işçinin hakkı burada en az 50.000,00 TL olur, bence burada 30.000,00 TL üzerinden anlaşmanız iyi olur” gibi tavsiye ve yönlendirmeler yapamaz.
Ancak arabulucu, taraflara arabuluculuk faaliyeti ve sonuçları hakkında gerekli açıklamaları yapar. Ve bir istisna olarak, bir tarafın açıkça dezavantajlı durumda olduğunu, uyuşmazlığın hukuki boyutu konusunda derin bir bilgisizlik içerisinde olduğunu değerlendirirse, o tarafa hukuki destek almasını tavsiye edebilir. Tekrar vurgulamak isteriz ki, arabulucu bu ihtimalde bile kendisi doğrudan hukuki bir destek sağlamaz, hukuki tavsiyede bulunmaz. Yalnızca, hukuki destek almasını tavsiye edebilir. Bu durumda da taraf, hukuki destek almaya ihtiyaç duymadığını açıklarsa arabulucu, tarafı destek almaya zorlayamaz (34).
14 ) ARABULUCU UYUŞMAZLIK HAKKINDA BENİM İSTEMEDİĞİM BİR KARAR VEREBİLİR Mİ?
Arabulucu, hâkim veya hakem değildir. Uyuşmazlık konusunda karar veremez, uyuşmazlığı bir hükme bağlayamaz. Arabulucu, tarafları bir çözüm önerisi ya da öneriler dizisini kabule zorlayamaz (35). Arabuluculuk faaliyetinin neticesinde bir anlaşma olursa, bu anlaşmanın koşullarını taraflar belirler.
15 ) ARABULUCU MÜZ KERELERİNDE SÖYLEDİKLERİM, MAHKEMEDE ALEYHİME KULLANILABİLİR Mİ?
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça hem arabulucu hem de taraflar ve arabuluculuk sürecine katılan diğer kişiler, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendilerine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettikleri bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdürler (3).
Gizlilik kuralına aykırı hareket ederek bir kişinin hukuken korunan menfaatinin zarar görmesine neden olan kişi, şikâyet hâlinde altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır (4).
Taraflar ve arabuluculuk sürecine katılan diğer kişiler, arabuluculuk sürecindeki beyanları ve bu süreçte edindikleri belgeleri, dava ve tahkim süreçlerinde kullanamazlar. Ancak hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez (5).
Görüldüğü üzere arabuluculuk, gizli bir süreçtir. Burada kendinizi rahatça ifade edebilir, “ileride bana karşı kullanılır mı?” diye tereddüt etmeden beyan ve belge sunabilirsiniz.
Bu kural, arabuluculuğu diğer hukuki süreçlerden ayıran, oldukça önemli bir kuraldır. Şöyle ki; örneğin karşı tarafa noterden ihtar gönderdiğinizde, karşı tarafla kendiniz toplantılar yaptığınızda veya devam eden bir dava sürecinde ağzınızdan çıkacak her kelime, sunacağınız her belge, ileride aleyhinize kullanılabilecektir. Bu durum, tarafların rahatça kendisini ifade etmesini engelleyebilir.
Örneğin “benim de bu olayda hatalarım var, gönderdiğim malın bir kısmı kusurlu olmuş, belli bir indirim yapayım da uzlaşalım” demeniz zor olabilir. Çünkü karşı taraf sizinle anlaşmayıp, bu beyanlarınızı da aleyhinize kullanabilir. Ancak arabuluculukta rahatlıkla konuyu her yönüyle değerlendirebilir, filtresiz bir biçimde kendinizi ifade edebilirsiniz; zira sonra anlaşmayıp dava yoluna gitseniz bile bu beyanlar ve belgeler aleyhinize kullanılamayacaktır.
Uygulamada, sırf “gizlilik kuralı çerçevesinde kendimizi rahatça ifade edelim, noter ihtarlarıyla ilişkileri germeyelim” düşüncesiyle ihtiyarî arabuluculuk yoluna başvurulduğu uyuşmazlıklar görülmektedir. Bu örnek üzerinden gidecek olursak, karşılıklı noter ihtarlarıyla veya hukuki süreçlerle taraflar ister istemez “kendilerinin yüzde yüz haklı, karşı tarafın yüzde yüz haksız olduğu” pozisyonuna sıkışmaktadır. Bu durum açık iletişimi engellemekte, samimi ve menfaat temelli çözümleri zorlaştırmaktadır.
Arabuluculuk yolunda ise özgürce konuyu değerlendirmek, tarafların ortak menfaatlerini tespit ederek uyuşmazlığı çözmek, çözümün ardından taraflar arasındaki ilişkiyi de sürdürmek daha mümkün hâle gelmektedir.
16 ) ARABULUCUDA ANLAŞMALI MIYIZ? ARABULUCUDA ANLAŞMAZSAK NE OLUR?
Arabuluculuk, tarafların iradesi doğrultusunda sonuçlanan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Anlaşıp anlaşmamak, tarafların takdirindedir. Ancak alternatif uyuşmazlık çözüm yolunda anlaşma olmadığı takdirde, talepleri karşılanmayan tarafın hukuki yollara başvurması muhtemeldir.
Özellikle dava şartı olarak arabulucuya başvurulmuş ise, anlaşma olmadığı takdirde başvurucunun dava açması muhtemeldir (Burada “başvurucu dava açar” şeklinde kesin bir ifade kullanmamaktayız, çünkü bazı durumlarda başvurucuların, arabuluculuk sürecinde edindiği bilgi ve belgeler çerçevesinde dava açmaktan vazgeçtiği; yahut talebin küçük olması, yargılamaların uzun sürmesi gibi sebeplerle dava açmadığı da görülmektedir).
Bizim tavsiyemiz, gerekirse hukuki destek alarak, arabulucuda anlaşmamanın ve hukuki süreçlerin muhtemel sonuçlarını öğrenmek; bu sonuçları dikkate alarak, menfaat çerçevesinde bir anlaşma seçeneği mümkünse arabuluculuk sürecinde anlaşmaya çalışmak şeklindedir.
Uzak durulmasını tavsiye ettiğimiz tavır ise, duygusal davranarak rasyonellikten uzaklaşmaktır. Başvurucular yönünden, arabulucular olarak sıklıkla söylediğimiz “eldeki kuş, daldaki kuştan iyidir” sözüne atıf yapmak isteriz. Örneğin intikam duyguları sebebiyle arabuluculuk aşamasında gerçekçi olmayan taleplerde bulunmak, makul tekliflere dahi yanaşmamak, ardından yıllar süren davalara emek ve para harcamak, birçok durumda yeni mağduriyetlere yol açmaktadır. İmkân dâhilinde ise makul bir zeminde anlaşmak, uyuşmazlığı sulh yoluyla sonuçlandırmak; hızlı, ucuz ve pratik bir yol olabilmektedir.
17 ) İŞ KAZASININ ARDINDAN ORTAYA ÇIKAN TAZMİNAT UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCULUK YAPILABİLİR Mİ?
İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat ile bunlarla ilgili tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk, dava şartı değildir (26). Her ne kadar iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan davalarda arabuluculuk dava şartı değilse de, bu uyuşmazlıkları ihtiyarî arabuluculuk yoluyla çözmek mümkündür. Örneğin yaralanmalı bir iş kazası gerçekleştiyse işçi ve işveren, aralarındaki maddi ve manevi tazminat uyuşmazlığını ihtiyarî arabuluculuk çerçevesinde çözebilirler.
Bu uyuşmazlıkları arabuluculuk yoluyla çözmenin birkaç önemli faydasını vurgulayacak olursak; iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında adli tıp raporları, kusur raporları, hesap raporları alınmakta, SGK kayıtları incelenmekte, tanıklar dinlenmekte, zahmetli ve uzun bir yargılama neticesinde karara varılmaktadır. Arabuluculuk yolunda ise çok hızlı sonuca varılmaktadır. Böylelikle iş kazası geçiren işçi, hızlıca tazminat alacağına kavuşabilmektedir. Ayrıca işveren arabulucu huzurunda taahhüt ettiği ödemeyi yapmadığı takdirde işçi, elindeki arabuluculuk tutanaklarıyla, basit bir prosedürün ardından doğrudan tahsilat yoluna gidebilmektedir.
İşverenler yönünden ise iş kazası dosyalarında, “anlaşıp ödeme yapsam bile yine dava açabilir” endişesiyle ödeme yapmaktan imtina etme durumu olabilmektedir. Ancak arabuluculuk yoluyla çözümlenen bir uyuşmazlığın yeniden dava konusu edilmesi kural olarak mümkün değildir. Bir uyuşmazlık arabuluculuk yoluyla çözülmüş ise mahkeme, bu hususta açılacak bir davanın reddine karar verecektir (11). Dolayısıyla işveren yönünden de iş kazası ve meslek hastalığı uyuşmazlıklarında arabuluculuk, gizli riskler barındırmayan resmî bir sulh yoludur.
Yazar Hakkında Bilgiler:
https://ottohukuk.com/ekibimiz/abdulkadir-argilli/
Dipnotlar:
6235 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (HUAK) 2-a maddesi. Maddede yer alan “ihtiyari olarak yürütülen” ibaresi, kafa karışıklığına yol açmamak bakımından yazıya alınmamıştır. Zira kanun 2012 yılında çıkmış olup, kanunun çıkış tarihinde dava şartı arabuluculuk düzenlemesi bulunmamaktaydı, bu sebeple arabuluculuk tamamen ihtiyari bir yöntem olarak tanımlanmış idi. Ancak günümüzde, ihtiyari arabuluculuğun yanı sıra, dava şartı arabuluculuk düzenlemeleri de mevcuttur. Kanunun 2-a maddesindeki arabuluculuk tanımı, dava şartı arabuluculuğu kapsamamaktadır.
(1) HUAK md. 2/1-b.
(2) HUAK md. 4.
(3) HUAK md. 33.
(4) HUAK md. 5. Beyan ve belgelerin kullanılamaması kuralı, hem kapsamlı hem de istisnaları olan bir kuraldır. Bu yazıda çok yüzeysel olarak aktarılmıştır.
(5) HUAK md. 2/1-a.
(6) Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği (HUAKY) md 5/2.
(7) HUAKY md. 11/2
(8) HUAKY md. 11/5
(9) HUAK md. 17/1
(10) HUAK md. 18/5
(11) HUAK md. 18/2
(12) 5271 SK. md. 253 vd.
(13) Uzlaştırmanın ayrıntıları bu yazının konusu dışında kaldığı için, çok sade ve yüzeysel bir tanımlama ile yetinilmiştir.
(14) HUAK md. 8/1
(15) HUAKY md. 17/6
(16) HUAKY md. 20
(17) HUAK md. 7/1.
(18) Bu sorular, dava şartı arabuluculuk yönünden anlamlı görünmektedir. Zira ihtiyarî arabuluculuk, yasal zorunluluk sebebiyle başvurulan bir yol değildir. Zaman kaybetme endişesinin daha ziyade, bir davayı açmak için önce arabuluculuk başvurusu yapma zorunluluğunun olduğu hâllerde ortaya çıkacağı kanaatiyle, bu sorulara dava şartı arabuluculuk yönünden cevap verilmiştir.
(19) 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md. 3/10
(20) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 5/A/2
(21) HUAKY md. 26/1
(22) HUAKY md. 26/2
(23) HUAK md. 18/A/2
(24) 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md. 3/1
(25) 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md. 3/3
(26) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 5/A/1
(27) 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md. 73/A/1
(28) HUAK md. 18/A/11
(29) HUAK md. 18/A/4, 18/A/5
(30) HUAK md. 15/6 HUAKY md. 17/8
(31) HUAKY md. 17/5
(32) Arabuluculuk Daire Başkanlığı Temel Arabuluculuk Eğitimi Katılımcı Kitabı, Sayfa 32
(33) Bu değerlendirmenin mevzuatta doğrudan karşılığı olmamakla birlikte, anılan değerlendirme mevzuattan yapılan çıkarımlar ve arabuluculuk eğitimleri esnasında verilen bilgiler çerçevesinde yapılmıştır.
(34) HUAKY md. 17/6
Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Otto Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.