Meslektaşlara Tavsiye: 10 Parmak F Klavye Kullanmak Hayatınızı Değiştirir!

Meslektaşlara Tavsiye: 10 Parmak F Klavye Kullanmak Hayatınızı Değiştirir!

Av. Abdulkadir Argıllı

Yeni ve daha pratik bir teknoloji ortaya çıkana kadar, bir süre daha klavye kullanarak yazı yazacağız gibi görünüyor. Meslekî faaliyetinin büyük bir bölümü yazarak geçen avukatlar için, hızlı yazmak oldukça önemli bir verimlilik konusu. Yaklaşık 10 yıldır 10 parmak F klavye kullanıyorum. Bunu öğrenmeyi çevreme de tavsiye ediyorum. Öncelikle tavsiye ettiğimde karşılaştığım klişe tepkileri sıralayayım:

  • Ben zaten MSN zamanından beri hızlıyım.
  • 10 parmak değilse bile 7-8 parmakla yazıyorum, 10 parmak neyi değiştirir?
  • Neden F öğreneyim ki, burası devlet dairesi mi?
  • Q klavye 10 parmak öğrensem olmaz mı?
  • Her yerde F klavye olmuyor, zor olmaz mı?

Öncelikle Q ve F klavyeler hakkında biraz bilgi aktaralım, sonra cevaplara geçelim:

Q klavye dizilimini Christopher Latham Sholes isimli mucit ortaya koymuş. Sholes, daktiloda her bir harfe basıldığında kağıda vurarak harfleri basan mekanik kolların, hızlı yazı yazıldığında çarpışıp sıkıştığını fark etmiş. Sholes bu problemin çözümü için, kullanıcının yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görmüş. Sık kullanılan harfler dağınık şekilde yerleştirilmiş ve böylece Q klavye ortaya çıkmış.

F klavye ise Türkçe’de yer alan kelimeler analiz edilerek, harflerin kullanım sıklığına göre özel olarak dizayn edilmiş bir klavye. Harflerin dizilimini incelerseniz, sol ortada en çok kullanılan sesli harflerin, sağ ortada ise en çok kullanılan sessiz harflerin olduğunu görürsünüz. En rahat kullandığımız işaret parmaklarının altında en sık kullandığımız harfler bulunur. Az kullanılan harfler ise köşelere dağıtılmıştır. Böylece parmaklarınızı fazla kaydırmadan hızla yazarsınız.
Yine, Türkçe’de ağırlıklı olarak bir sesli bir sessiz harf kullanıldığından, sesliler sol ortada sessizler sağda toplanmıştır. Böylece bir sağ bir sol elinizi kullanırsınız, akıcı bir kullanımı hızı ortaya çıkar.

1957 yılından bu yana yapılan ve Türkiye’nin katıldığı uluslararası klavye ile hızlı yazma yarışmalarında, f klavye ile 25 rekor ve 59 dünya şampiyonluğu elde edilmiş. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de F klavye yerine ve Q klavyenin yaygın olması, Devrim Arabaları hikâyesine benziyor.
Yeri gelmişken, Türkçe için tasarlanmış ve bu kadar milli gurur vesilesi olan bir tasarımın ismini “EF klavye” diye değil “FE klavye” diye okumak daha şık olur, değil mi?

Neden 10 parmak?” sorusuna gelelim. Zaten hızlı yazdığını iddia eden biri, niçin alıştığı yöntemi değiştirsin?

10 parmak kullanırken, klavyeyi düşünmezsiniz. Hangi harfe bastığınıza kafa yormazsınız. Konuşurken heceleri düşünmemek gibidir. Müvekkilinizle görüşürken onunla göz temasını kesmeden, dikkatinizi dağıtmayıp onu dinlerken, ne yazdığınızı düşünmeksizin hızla not alabilirsiniz. Bunu yıllardır yapıyorum, muazzam bir pratiklik.

2 sayfalık basılı bir metni bilgisayara geçmeniz gerektiğini düşünelim. Dilekçe hazırlarken bu sıklıkla gerekir. Bu durumda 10 parmak kullanıyorsanız, önce metni bir yere sabitlersiniz. Ardından ekrana ve klavyeye hiç bakmadan, sadece kâğıda bakarak, neredeyse okuduğunuz hızla yazabilirsiniz. Eğer hata yaparsanız, hata yaptığınızı da fark eder, yine hiç bakmadan silip düzeltebilirsiniz. Konuşurken heceyi yanlış telâffuz edince fark etmek gibidir.
Aynı 2 sayfalık metni, 10 parmak bilmeden bilgisayara geçmeniz gerektiğini düşünün. Her seferinde kâğıda bakıp 4-5 kelimeyi ezberleyip ekrana bakıp yazmanız, ardından kâğıda tekrar bakmanız gerekecektir. Sıklıkla kelimelerin bir kısmını unutacaksınız. Yanlış harfe basma durumu 10 parmağa nazaran çok daha fazla olacaktır. Yazı yazarken klavyenin Backspace tuşunu da eskiteceksiniz.

Neden F klavye tavsiye ettiğimi ise zaten girişteki bilgilerden anlamak kolay. Biraz daha açayım. İnsanlar “Q klavye biliyorum, 10 parmak öğreneceksem de Q olarak öğreneyim” diye düşünüyor. Ama bu bilimsel değil. Psikolojideki “ket vurma” hadisesini hatırlayın. Q klavyede alıştığınız bir yazma biçimi var, belli harflere belli parmakla basıyorsunuz. Aynı klavyede 10 parmak öğrenmeye kalktığınızda eski alışkanlıklarınızla mücadele etmeniz gerekecek, 10 parmak derslerinde öğrendiğiniz yeni basma işlemlerini yaparken zorlanacaksınız. Dolayısıyla 10 parmağı yeni bir klavye diziliminde öğrenmek, ket vurma durumunu azaltarak işinizi kolaylaştıracaktır.

Her yerde Q klavye olması sizin için kesinlikle sorun olmayacak. 15 saniyede denetim masasından F klavyeyi ekleyeceksiniz. Zaten klavyenin üzerinde hangi harflerin yazdığıyla kesinlikle bir ilginiz olmayacak. Bu yazıyı yazdığım klavye Q klavye diziliminde. Yıllardır F olarak kullanıyorum, hiçbir sorun yaşamıyorum. Çünkü klavyeye bakmaya ihtiyacım yok, motor hafızadan yazıyorum.

F klavye 10 parmak öğrenme sürecini de aktaralım. Hotkey isimli küçük boyutlu bir program var, kolayca bulabilirsiniz. Hem Q hem de F klavye olarak 10 parmak öğretiyor. F klavye dizilimini seçip ilerleyebilirsiniz. Günde yarım saat ayırarak 2 hafta gibi bir sürede gerekli dersleri tamamlarsınız. Çok ders vardı ama yarısını yapmak benim için yeterli oldu, İngilizce yazma, noktalama işaretleri ve rakamlar gibi kısımların derslerini almak şart değil.

Dersleri kısa sürede bitirseniz de, hızlanmanız biraz zaman alacak. İlk haftalarda hangi parmakla nereye bastığınızı düşünmeniz gerekecek. Bu süreçte hızlı olmanız gereken durumlarda Q klavye ile eskisi gibi devam edin. Geniş zamanlarda ise derslerde öğrendiğiniz 10 parmak F klavyenin pratiğini yaparak yazın. Tahminen ikinci ayda Q klavye kullanım hızına erişirsiniz. Üçüncü ayda ise tutabilene aşk olsun.

Öğrendikten sonra hayata bakışınız değişecek. Öncesinde kaybolan yıllarınıza acıyacaksınız. Duruşmalara gidip, işi bu olduğu hâlde 10 parmak kullanmayan, habire Backspace’e basarak yazı yazan ve duruşmaları yavaşlatan kâtipleri gördükçe “Hey Allah belânı versin” diye düşüneceksiniz. Herkese tavsiye edeceksiniz ama başta yazdığım tepkilerle karşılaşacaksınız. Sonunda da anlatmaktan bıkıp bu konuda bir yazı yazmayı düşünebilirsiniz. Ben o noktadaydım, bu yazıyı yazdım (Gülüşmeler).

Şimdiden kolay gelsin!