Faturaya İtiraz ve Sonuçları

Faturaya İtiraz ve Sonuçları

Av. Abdulkadir Argıllı

1 – GİRİŞ VE KAPSAM

Fatura, her düzeydeki ticaretin en sık kullanılan ticari belgelerinden biridir. Mevzuatımızda faturanın yasal tanımı yapılmış, zorunlu unsurları belirtilmiş, tebliği konusunda düzenleme yapılmış; faturaya itiraz edilebileceği hüküm altına alınmış, itiraz etme ve itiraz etmeme durumlarına çeşitli sonuçlar bağlanmıştır.

Bu makalede;
Faturanın tanımı ve faturanın unsurları,
Faturanın tebliği için şekil ve yöntem, elektronik faturanın hükümleri,
Faturaya itiraz, reklamasyon, iade fatura kavramları,
– Faturaya itirazın sonuçları ve özellikle faturaya haksız itiraz durumunda fatura alacaklısının yapabileceği işlemler,
– Aksi yönde düşünülecek olursa; gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş faturaya itiraz süresini kaçıran fatura borçlusunun yapabileceği işlemler hususlarında hukuki değerlendirmeler yapılacaktır.

Faturanın tüketici hukuku açısından görünümü ise makalenin alanı dışında bırakılmış, tâcirler yönünden değerlendirme yapılmıştır.

 

2 – FATURANIN HUKUKİ TANIMI

“Fatura” kavramı 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun (“VUK”) 229. maddesinde tanımlanmıştır:
Faturanın tarifi: Madde 229 – Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.
Aynı kanunun 230. maddesinde faturanın şekli, 231. maddesinde faturanın nizamı düzenlenmiştir.
VUK md. 231/5 hükmü çerçevesinde fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir.

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 21/1 hükmüne göre ise:
“Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.”

Yargıtay ise bir içtihadı birleştirme kararında faturayı şöyle tanımlamıştır:

“Hemen ifade etmek gerekir ki; Türk Ticaret Kanunu’nda fatura tanımlanmamıştır. Vergi Usul Kanunun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” şeklindedir.
Böylece Fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını ölçüsünü fiyatım ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.” (1)

Alıntıladığımız kanun hükümlerinden ve içtihattan da anlaşılacağı üzere, fatura düzenlenmesinden önce taraflar arasında bir mal veya hizmet alım ilişkisi, diğer bir deyişle yazılı veya sözlü bir sözleşme olması gerekmektedir. Fatura, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisinin sözleşmesel unsurlarını belirleyen bir belge değil; ancak gerçekleşmiş bir alım-satım sözleşmesinin sonuçlarını düzenleyen bir belge ve ispat aracıdır.

Şu hususu vurgulamak isteriz ki TTK md 18/2’ye göre: “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.”

Özellikle tâcirler arasındaki fatura işlemlerinde her iki tarafın da gerek faturanın düzenlenmesi, gerek tebliği, gerek itiraz süreçleriyle ilgili basiretli birer tâcir olarak gerekli özeni göstermesi, bu işlemleri usulüne uygun şekilde yapması gerekmekte ve öngörülmektedir.

3 – FATURANIN TEBLİĞİ

Esasen düzenlenen bir faturanın hüküm ifade edebilmesi için karşı tarafa tebliği zorunlu olup, bu tebliğin posta yolu ile ya da elden yapılması mümkündür. Faturanın tebliğinin hukuki niteliği ve sonuçları, şu makalemizde irdelenmiştir: https://ottohukuk.com/hukuki-makaleler/faturanin-tebligi-hukuki-niteligi-ve-sonuclari/

4 – FATURAYA İTİRAZ, ŞEKLİ VE SÜRESİ

Kendisine haksız ve/veya sözleşmeye aykırı bir fatura tebliğ edilen kişi, faturaya tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edebilir. Bu husus, TTK md. 21/2’de şöyle düzenlenmiştir:
“Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.”

Faturaya itirazın şekli: Kanunda faturaya itiraz, bir şekil şartına bağlanmamıştır. Bununla birlikte olası uyuşmazlıklarda tereddüt doğmaması bakımından;

– Faturaya itirazın, itirazın mâhiyeti konusunda tereddüde yer bırakmayacak netlikte ifade edilmesini,
– İtirazın yazılı yapılmasını ve süresinde yapıldığını ispatlayacak bir yöntem kullanılmasını (noter ihtarı, kayıtlı e-posta adresine bildirim, iadeli taahhütlü mektup yoluyla bildirim vs) tavsiye etmekteyiz.

Aktardığımız üzere faturaya itirazda, itirazın gerekçesinin net bir biçimde açıklanması faydalı olacaktır. Soyut bir biçimde “itiraz ediyoruz, borcumuz yoktur” diye yazmak yerine örneğin “biz böyle bir ürün almadık, faturada bahsi geçen ticareti yapmadık” veya “teslimat tarihine uyulmadığı için sözleşmeye dayalı olarak ürünü teslim almama hakkımızı kullanıp başka yerden tedarik ettik” denilebilir. Yine ayıplı ifa durumu söz konusu ise, yani fatura edilen mal veya hizmette bir sorun varsa “Ürünler kötü çıktı, işimizi görmedi” gibi soyut beyanlarla itiraz etmek yerine “Kırmızı kumaş sipariş ettik ama gri kumaş gönderildi”, “nakliye satıcıya ait olduğu hâlde sipariş ettiğimiz yumurtalar şirketimize kırılmış hâlde gönderildi”, “konserveler delik, son kullanım tarihleri geçmiş, koruyucu şeritleri takılmamış hâlde gönderildi” gibi somut beyanlarla sorunun ortaya koyulması faydalı olacaktır.

Faturaya itiraz süresinin hesaplanması: Sekiz günlük faturaya itiraz süresinin nasıl hesaplanacağı TTK kapsamında düzenlenmemiş olup, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki (“TBK”) genel hükümler çerçevesinde süre hesabı yapılmalıdır. Sürelerin nasıl işleyeceği, TBK’nın 92. maddesinde düzenlenmiştir. Kanuna göre sekiz günlük süre, faturanın muhataba tebliğ edildiği günün ertesi günü işlemeye başlar. Örneğin, ayın 12’si pazartesi tebliğ edilen bir faturaya itirazın son günü, ayın 20’si salı olur.

Öte yandan sekiz günlük itiraz süresi, adına fatura düzenlenen kişinin itirazını göndermesi için öngörülmüş olan süredir. İtirazın süresinde tebliğe çıkarılıp, sekiz günlük süreden sonra fatura düzenleyene ulaşması durumunda da itiraz geçerli olacaktır.

E-Faturaya İtiraz Nasıl Yapılır? E-faturalar, kağıt faturalarla aynı niteliği taşımaktadır, ayrı bir hukuki belge değildir. Dolayısıyla e-faturaya itiraz için ayrı bir düzenleme yoktur, yukarıda izah edilen yöntemler e-faturalar için de geçerlidir. E-faturaya itiraz süresi de yine yukarıda izah ettiğimiz doğrultudadır.

5 – FATURAYA SÜRESİNDE İTİRAZ EDİLMEMESİNİN HUKUKİ SONUÇLARI

TTK md. 21/2’ye göre:
“Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.”

Görüldüğü üzere kanunda, muhatabı süresi içerisinde itiraz etmediği takdirde faturanın adına fatura düzenlenen aleyhine delil teşkil edeceği yönünde bir karine ortaya konulmuştur.

Sekiz günlük süre, sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur.
Burada sözü edilen karine kanunla belirlenmiştir, kanunî karinedir. Kanunî karineler, aksi ispat edilebilir olup olmamasına göre “kesin karine” ve “adi karine” olarak ikiye ayrılır (2). Faturaya süresi içerisinde itiraz edilmemesiyle fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması, aksi ispat edilebilir bir karinedir, yani adi karinedir. Dolayısıyla faturaya süresinde itiraz etmeyen taraf, faturadaki borcun tamamen veya kısmen doğru olmadığını ispatlamak için hukuki yollara başvurabilir; kanunen kabul etmiş sayıldığı faturaya ilişkin olarak bu karinenin aksini ispat yoluna gidebilir.
Zira 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190/2. maddesi şöyledir:

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.

TTK md. 21/2’de yer alan karine, HMK md. 190/2 bağlamında kanunda öngörülen istisnalardan (kesin karinelerden) olmayıp, aksi ispat edilebilir bir karinedir (adi karinedir).

Faturaya süresi içerisinde itiraz edilmemesinin en önemli neticesi, faturaya konu borcun varlığı/yokluğu noktasında taraflar arasındaki ispat yükünün yer değiştirmesidir. Şöyle ki; faturaya itiraz edildiği takdirde, faturayı tanzim eden satıcı, olası bir davada bu faturanın haklı olduğunu ispatlamakla mükellef olacaktır. Ancak faturaya süresi içerisinde itiraz edilmediğinde, olası bir dava durumunda faturayı tebliğ alan taraf, faturaya konu borcun tamamen veya kısmen “yokluğunu” ispatlamakla mükellef hâle gelecektir.

6 – FATURAYA HAKSIZ İTİRAZ DURUMUNDA YENİDEN FATURA MI OLUŞTURULMALIDIR?
Uygulamada bazı durumlarda faturaya itiraz edildikten sonra, faturayı düzenleyenin yeniden fatura düzenlediği, bu faturaya karşı yeniden itiraz edildiği, bu şekilde tarafların bir inatlaşma döngüsüne girdiği görülmektedir. Aynı şekilde faturaya karşı iade fatura düzenlenmesi şeklinde karşılıklı uzayan süreçler yaşandığı da görülmektedir.
Esasen bir ticari işe ilişkin bir fatura düzenlenmesi ve bu faturaya itiraz edilmesi ile, bu ticari iş yönünden fatura düzenlenmesi anlamında hukuken yolun sonuna gelinmiş olmaktadır. Yeniden fatura düzenlemenin hukuki anlamda getireceği bir yenilik bulunmamaktadır. Bu noktadan sonra, somut olayın gereklerine göre sulh yolunun denenmesi, ihtarname gönderilmesi, icra takibi başlatılması, arabuluculuk yoluna başvurulması, dava açılması gibi seçeneklerin gündeme gelecektir.

7 – FATURAYA HAKSIZ İTİRAZ EDEN TARAFA BİR YAPTIRIM UYGULANIR MI?
Faturaya haksız itiraz eden tarafa yönelik, yalnızca itirazından ötürü özel bir yaptırım öngörülmemiştir. Ancak faturayı düzenleyen taraf, faturada yer alan borcun haklılığını ispatladığı ve koşulları oluştuğu takdirde; borçlunun temerrüde düştüğü andan itibaren başlayacak olan temerrüt faizi, icra inkâr tazminatı, maddi tazminat, icra ve yargılama masrafları ile vekâlet ücretleri gibi taleplerde bulunabilecektir.

8 – SONUÇ
TTK md 18/2’ye göre: “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” Bu kapsamda tâcir olan kişilerin, ticaretle ilgili temel hukuki düzenlemeleri ve bu düzenlemelerle ilgili hüküm, sonuç ve yaptırımları bildikleri varsayılır. Dolayısıyla bir tâcir, ticarette en sık kullanılan belge olan faturanın mâhiyetini, faturaya itirazı, itiraz etmemenin sonuçlarını bilmek ve bunlara uygun hareket etmek durumundadır. Aksi takdirde faturayla ilgili konularda haklı bile olsa, hukuki zorluk ve yaptırımlarla karşılaşabilecektir.
Örneğin kendisine karşı haksız bir fatura düzenlenen tâcir, süresi içerisinde ve usulüne uygun bir itiraz ile fatura düzenleyeni alacağını ispat yüküyle baş başa bırakabilecek iken; süresinde ve usulüne uygun itirazda bulunmayan tâcir ise omuzlarına yüklenen “borcun yokluğunu ispat” gibi zor bir yükle yıllarca dava takip etmek, masraflar yapmak, hukuki riskler almak zorunda kalabilecektir.

Haksız şekilde düzenlenen bir faturaya itiraz etmek, fatura muhatabının elini oldukça rahatlatacaktır. Böylece fatura muhatabı, ateşten topu (ispat yükünü) faturayı düzenleyen tarafın ellerinde bırakacaktır. Ancak faturaya itiraz süresinin kaçırılması, koşulları zorlaştırmakla beraber tamamen yolun sonu da değildir. Başarılı bir ispat faaliyetiyle, itiraz süresi kaçırılmış olsa bile fatura muhatabının, faturaya konu borçtan kurtulması söz konusu olabilecektir.

Ticaret hayatında faaliyet gösteren her bir kişinin, bu kurallara uygun hareket etmesi ticareten ve hukuken menfaatlerine olacaktır.

(1) Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu Kararı 27.06.2003 Tarih, 2001/1 Esas, 2003/1 Karar
(2) Kanunî karinelerin tanımları ve ayrımları, faturaya itiraz edilmemesinin hukuken nitelenmesi bakımından önem arz etmektedir. Faturaya itiraz edilmemesinin sonuçlarının anlaşılabilmesi bakımından, bu hususun bilinmesi gerekmektedir. Ancak bu makalenin odağını dağıtmamak bakımından, çok genel bir açıklamayla yetinilmiştir.

Uyarı: Bu sayfada yer alan bilgi ve görüşler genel bilgilendirme ve akademik katkı amaçlıdır. Otto Avukatlık ve Arabuluculuk’un görüşlerini yansıtmayabilir. Hukukun dinamik bir alan olması sebebiyle sitede yer alan bilgi ve görüşler güncelliğini yitirebilir. Sitede yer alan yazılar, o alandaki hâkim doktrini veya yaygın yargısal uygulamaları yansıtmayabilir, yazarın kendi hukuki kanaatlerini içerebilir. Bu sitede yer alan bilgi ve hukuki görüşler hukuki tavsiye değildir ve bu içeriklerin hukuki tavsiye niteliğinde olması amaçlanmamıştır. Özgün durumlar için profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir. Sitedeki bilgi ve görüşlerin somut olaylara uygulanmasının neticelerinden Avukatlık ve Arabuluculuk veya ilgili yazının yazarı sorumlu değildir. Bilgilerinize sunarız.